İnsanoğlu, var ola geldiğinden bu yana
her zaman kendisi için iyi olanı yapmayı hedeflemiştir. Bu çoğu zaman bir
içgüdü olarak farkında olmadan yapılan bir eylem olmuş, sonrasında teknoloji,
insan aklı ve yeteneğinin gelişmesi ile adına bilim dediğimiz ölçülebilen
evrensel doğrular ışığında ve bilinçli olarak devam etmiştir.
Teknolojinin gelişmesi, yerleşik yaşam
düzenine geçiş, toplumu doğurmuş ve bir kısım insan tekniği ilerletirken, bir
kısım insan da bir arada daha iyi yaşamanın yollarını incelemeye başlamışlardır.
Kendi tarihine görece aslında çok yeni olan toplu yaşam (birlikte yaşam), insan
için pek çok teknik soruna göre çok daha karmaşık ve bir o kadar zorludur.
Çünkü tekniğin evrensellik ve teklik ilkesi, toplum dediğimiz oluşumda yoktur.
İşte bu kapsamda, çağının ileri görüşlü
düşünür ve yazarları, bir arada yaşama konusunu içinde bulundukları dönemin
ihtiyaçlarına göre ele almışlar ve günümüze kadar adı ve ünü ulaşan yapıtlar
ortaya çıkarmışlardır. Bu yazının konusu ise, bunlardan en ünlü olan üç
tanesidir.
Milattan önce 427 – 347 yılları arasında
yaşamış olan Platon (Eflatun), Devlet adıyla yazdığı kitapta, hocası
Sokrates’in konuşmalarını aktarmış, o dönemki Antik Yunan şehirlerinin nasıl
daha iyi yönetilebileceği konusunda fikirleri yazıya dökmüştür. Kendi dönemi
içinde oldukça ilerici ve sivri olarak karşılanmış olan kitap, aynı zamanda o
dönemin siyaset ve kamu yöneticilerine de bir eleştiridir. Bugün bile siyaset
bilimi okuyan kişilere ilk tavsiye edilen eserlerden biri, bu kitaptır. Bu
kitabı önemli kılan pek çok özelliğinden biri de, “mutluluk felsefesi” üzerine
yazılmış en eski eserlerden biri olmasıdır.
16. yüzyılda bir devlet adamı ve hukukçu
olan Thomas Moore tarafından yazılan kitapta, olmayan bir dünyanın hayali
kaleme dökülmüştür. Yunanca’da “yok yer” ve “iyi yer” anlamına gelen kelimeleri
birleştirerek “olmayan yer” anlamına gelen ütopya kelimesini oluşturmuştur.
Ütopya kelimesini hayatımıza sokması dışında, kitapta önerdiği hayali dünya
okunduğunda, okurun içinde “neden olmasın?” heyecanını bugün bile
oluşturmaktadır. Kendi döneminde büyük yankı uyandırmış ve zaten çevresinde
saygı duyulan biri olan Moore’u, o dönemin tüm batı dünyasını temsil eden
Avrupa’da da tanınır hale getirmiştir.
İnsanın sosyal bir varlık olarak
mutluluk arayışını kaleme alan bu iç yapıtın herkesçe okunması gerektiği kadar
aslında her bir bireyde “daha mutlu bir toplum” amacına yönelik neler
yapabileceğini düşünmelidir. Adı geçen eserlerdeki dönemlerin kendi
özellikleri, bugünkü modern toplumda olmamakla birlikte konunun özüne
bakıldığında nihai amacın bireyin huzur ve mutluluğu olduğu, bu sonuca giden en
önemli yolunda toplumun mutluluğu olduğu gerçeğini görüyoruz.
Kaynakça:
WİKİPEDIA
WİKİPEDIA
Yazar: Arda
Işımer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder