14 Eylül 2015 Pazartesi

Kolektif - Medeni Bilgiler (Uygarlık Bilgileri) Gazi Mustafa Kemal

İlkel insanların, doğanın her şeyinden, gök gürültüsünden, karanlıktan, taşan bir nehirden, yırtıcı hayvanlardan hatta birbirlerinden korktuklarını biliyoruz, ilk duygu ve düşüncesi korku olan insanın her düşünce ve dileğini kesin olarak yapmaya kalkışmış olması düşünülemez. İlkel insan gruplarında, ata korkusu ve sonunda, büyük kabile ve kavimlerde, ata korkusu yerine geçen Tanrı korkusu, insanların kafalarında ve hareketlerinde hesapsız yasaklar yaratmıştır. Yasaklar ve hurafeler üzerine kurulan birçok alışkanlıklar ve gelenekler, insanları düşünce ve harekette çok bağlamıştır. O kadar ki, kişisel düşünce ve hareket serbestliği gibi bir hak kavramı bilinmemiştir. İnsan, öncelikle doğanın esiri idi; sonra, buna, gökyüzünden güç ve yetki alan bazı adamlara esir olmak eklendi, insan toplulukları büyüdükçe ve devlet haline geldikçe, bireyler üzerindeki ağırlık o kadar çoğaldı. İnsanlar, düşünsel gelişimde ilerledikçe, kendi kökenlerini daha açık düşünmeye başladılar; yavaş yavaş onun büyüklüğünü daha iyi anlamaya ve değerini bilmeyi başardılar. Doğanın, her şeyden büyük ve her şey olduğu anlaşıldıkça doğanın çocuğu olan insan kendinin de büyüklüğünü ve onurunu anlamaya başladı. İşte, insanlar, bu anlayış derecesine yükseldikten sonra “doğanın, insanda yarattığı bütün yetenekler, çalışmalarını serbest olarak yapmayı ve serbest olarak geliştirmeyi gerekli kılar; bu gereklilik doğaldır; doğanın verdiği haktır” düşüncesine ulaştılar.

Hiç yorum yok: