25 Haziran 2015 Perşembe

Loreal Perfect Clean !!!

Geçenlerde alman kanalında izlediğim gibi gidip aldığım bir ürün... 

Her sabah ve akşam eve geldiğimde yüzüme uyguladığım bu şahane üründen çok memnun kaldım tek dikkat edilmesi gereken yüzünüzü yıkadıktan sonra nemlendirici krem kullanmanızdır cildinizde kuruluk oluşmaması adına...




Bu görüntüden kurtulmanın yolu :))


Maydonoz hakkında bilmemiz gereken önemli bilgiler !!!



MAYDONOZ  MUCİZESİ
Maydonozun Faydaları Yararları :
Maydanoz bir provitamin A (Beta karoten ) kaynağıdır. Bu özelliği ile görme gücüne, kılcal damar sistemine, adrenal bezine ve troid bezine iyi gelir. Ayrıca potasyum, kükürt, kalsiyum, magnezyum ve klorin yönünden de zengindir. Maydanoz suyundaki yüksek klorofil miktarı kanı arttırarak oksijeni metabolize eder ve böbreklerin, karaciğerin, idrar yollarının temizlenmesine yardım eder. Sindirim enzimlerini uyararak sindirim rahatsızlıklarını dindirir. İnce bağırsaktaki peristaltik hareketleri arttırır.

Bir tutam maydanoz günlük C vitamini ihtiyacının çoğunu karşılar.Kanı temizler, kansızlığa, mesane iltihaplanmasına, kum, böbrek taşı ile tansiyona, şişmanlığa, böbrek ve karaciğer rahatsızlıklarına, damar sertliğine etkilidir. Maydanoz suyuna bal ve limon ilave edilerek günde 1-2 bardak içilir. Böbrek rahatsızlıklarında; 4 bardak suya 1 demet maydanoz yıkanır konur, 5 dakika kaynatılır, süzülür. Günde 3 kere 1'er çay bardağı içilir.
Tohumları idrar ve safra söktürücü, adet kanamalarını kolaylaştırıcı nitelikleri vardır. Maydanoz, aybaşı sancılarını keser, adetleri düzenler, ağrıları giderir, akıntıları keser. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardım eder. Gazın dışarı atılmasını sağlar.
Grip ve nezleyi geçirir, balgam söktürür, terletir, ateş düşürür. Kan şekerini normal seviyede tutar, kansere karşı koruyucudur, vücuttaki zehirli maddeleri dışarı atar, romatizma hastalığına ve sarılığa iyi gelir.
Yatmadan önce ağızda çiğnenen bir demet maydanoz rahat uyumayı sağlar. Bulantılarda ve nefes darlığında bir tutam maydanozu iyice çiğneyerek yutmak kişiyi rahatlatır.
Anne sütünü azaltır. Emzikli kadınların süt kanalı tıkanmalarında maydanoz lapası uygulanır. Yara, kesik ve morartıları iyileştirir. Kulak ve diş ağrısına iyi gelir.
Sivilceli, lekeli, pürüzlü ve kırışık ciltlerde parlaklılık ve pürüzsüzlük verir. 2 bardak kaynatılmış suda, 1 demet yıkanmış maydanoz sapları ile beraber üstü kapalı olarak kısık ateşte 5 dk. Kaynatılır.20 dk. Demlenmeye bırakılır süzülür. Böylece etkili cilt losyonu ve lapası elde edilir.Temiz cilde lapası sürülüp 20 dk bekletilir, sonra süzülen maydanoz suyu ile cildi yıkanır. Her gün günde birkaç kez uygulanır.
Saçları besler, parlatır, dökülmeyi yavaşlatır. Saçlar maydanoz suyu ile yıkanır.
Arı ve haşarat sokmalarında sokulan yere sürülürse ağrıyı giderir.

23 Haziran 2015 Salı

Paulo Coelho Kimdir ?

Biyografi 

Paulo Coelho, 24 Ağustos 1947 yılında Rio de Janeiro’da doğmuştur. Başarılı bir yazar olarak kariyerine başlamadan önce Brezilya'nın önde gelen şarkı sözü yazarlarından biriydi. Bir sürede gazaetecilik yapmıştır. 1986 yılında Santiago yolunda yürürken çok eski İspanyol hacılarına rastlar. Bu gördüklerine dayanarak 1987 yılında basılan ilk kitabi 'Hac' (The Piglrimage)’i yazar. Ertesi yıl yazdığı ve 29 ülkede birden en çok satanlar listesinde bir numaraya çıkan ' Simyacı' (The alchemist) Pauolo Coelho’yu çağdaş yazarların en çok okunanları arasına sokar. Yazarın diğer kitapları(eserleri) 'Brida' ( 1990), ‘Valkurler’ (The Vakyries)(1992),'Piedra Irmağı’nın Kıyısında Oturdum, Agladım' (1994),' Beşinci Dağ'(1996), 'Veronika Ölmek İstiyor'(1998) ve son olarak 2000 yılında yazdığı ve henüz dilimize çevrilmemiş olan 'The Devil and Miss Prym'dir. Coelho'nun eserleri tüm dünyada 32 milyon adet satmış ve 52 dile çevrilerek 140 dan fazla ülkede yayınlanmiştır.
1998 yılında Fransız 'Lire' dergisi yazarı dünyada eserleri en çok okunan ikinci yazar seçmiştir. Son 10 yılda Coelho'nun değişik konulardaki yazıları ve eserleri hep en üst sıralardaki yerini korur. Onun şiirsel, gerçekçi ve felsefik tarzı ve beyinden çok yüreğimize hitap eden sembolik yazı dili eleştirmenler tarafından takdirle karşılanmıştır. Kendi adina kurduğu enstitü Brezilya'daki yardıma muhtaç kişilere özellikle çocuklara ve yaşlılara çesitli yardım ve fırsatlar sunmaktadır. UNESCO bunyesindeki 'Ruhsal Yakınlaşmalar ve Kültürlerarası Diyalog' programının özel danışmanı olan yazar ayrıca pekçok ülkeden çeşitli yıllarda verilen ödüller almıştır. Ayrıca Paulo Coelho, 1979 yılında İran'da gerçekleşen İslam Devrimi’nden bu yana bu ülkeye resmi ziyaret yapan ilk müslüman olmayan yazardır. Yazar kendisini cesur ancak çok sabırsız bir kişi olarak tanıtmakta ayrıca en büyük korkusunun da topluluk onünda konuşmak olduğunu belirtmektedir.
Bazı eserler vardır ki okurlarının hayatını etkiler hatta bazen de değiştirir. İşte dünya çapında 15 milyon adet satan ‘sSimyacı’ da bu az bulunan eserlerden biridir. Kitap çaüğdaş zamandaki klasikler arasında yerini almiştır. 39 ülkede en çok satanlar listesinin başında olan ‘Simyaci’ 52 dile cevrilmistir. Ayrica icinde Turkiye de olmak uzere bazi ulkelerde sahneye konulmustur. Kim olursan ol, ne yaparsan yap, butun yureginle gercekten bir sey istedigin zaman, Evrenin Ruhu’nda bu istek olusur. Bu senin yeryuzundeki ozel gorevindir. Dunyanin ruhu insanlarin mutluluguyla beslenir. Ya da mutsuzluklariyla, arzulariyla, kiskancliklariyla. Kendi kisisel menkibesini gerceklestirmek insanlarin biricik gercek yukumlulugudur. Her sey bir ve tek seydir. Ve bir sey istedigin zaman, butun Evren arzunun gerceklesmesi icin isbirligi yapar.Bu yuregimizi sesini dinledigimizde ve gozlerimizle goremeyecegimiz seyleri gosteren, kelimelerin disindaki dili anladigimizda gerceklesir.Eser, Endulus’lu genc coban Santiago’nun surusunu satip kisisel menkibesinin pesinden giderken yasadigi maceralari anlatmaktadir. Bu uzun col yolculugunda Paulo Coelho hayati, Santiago’yu ve kisisel menkibesini sembolik bir dille anlatir.
*Bilgiler çoğunlukla Wikipedia kaynaklıdır.
Doğum Yılı: 1947
Doğum Yeri: Rio de Janerio-Brezilya
Twitter: @paulocoelho

John Green Kimdir ?

Biyografi 

John Green is the New York Times çok satan yazarı Alaska arıyorsunuz, Bir Bereket Katherine's, Kağıt Kasaba ve Fay Bizim Yıldız. O da coauthor, David Levithan, Olacak Grayson, Grayson Olacak. O was 2006 alıcı Michael L. Printz Ödülü, 2009 yılında Edgar Ödülü için finalist oldu, iki Los Angeles Times Kitap Ödülü. Green kitap yayınlanmış bir düzineden fazla dilde.

2007 yılında, Yeşil ve kardeşi Hank durdurdu iletişim ve metinsel öncelikle aracılığıyla konuşmaya başladı videoblogs posted için YouTube. Videoları kökenli insanlardan oluşan bir topluluk olarak adlandırılan nerdfighters entelektüellik için mücadele eden ve azaltmak için dünya çapında genel düzeyi emmek. (Azalan emmek birçok şekle bürünür: Nerdfighters artırdı mücadele için yüz binlerce dolar gelişmekte olan ülkelerde yoksulluğun; onlar da binlerce ağaç dikildi Mayıs 2010'da dünya çapında kutlamak için Hank'in 30th birthday.) Ancak bunlar uzun zamandan beri devam metinsel iletişim, John ve Hank iki yüklemek devam videolar bir hafta kendi YouTube kanalı, vlogbrothers. Onların izlenen videolar 200 milyondan fazla kez, kanal ve onların biridir tarihinin en popüler çevrimiçi video. O da aktif bir Twitter kullanıcı 1,2 milyondan fazla olan takipçileri.

Green kitap eleştirileri ortaya çıktı The New York Times Book Review ve Booklist, harika bir kitap eleştiri dergisi yayıncılık yapmıştır yardımcısı ve yazarken üretim editörü Alaska arıyorsunuz. Yeşil büyüdü Orlando, Florida katılmadan önce Indian Springs Okul ve sonra Kenyon College.
*Bilgiler çoğunlukla Wikipedia kaynaklıdır.
Twitter: @johngreen

İş Hayatında Motivasyon...

İş Hayatında Moral ve Motivasyonun Önemi
Günlük hayatın içinde, öğrenci olmayan kesimin en çok vakit geçirdiği yer olan iş yerlerinde, kişinin huzuru ve şirketin başarısı çok önemli iki unsurdur. Bu iki durumun sağlanmasında, iş motivasyonu ve hayat enerjisi oldukça kritiktir.
Şirketin başarısının sürekliliği, elde ettiği karlılık, kalite ve verimlilik ile ölçülmektedir. Sürekli başarının temelinde yatan bu etmenlere ulaşmak için de, kendini isteyerek işine veren, yaptığı işi seven çalışanların istihdam edilmesi gerekmektedir. Ancak bu heves ve hırs, sadece işe ilk girişte kalmamalı, işletme bunların oluşması için gereken koşulları çalışanlara sağlamalıdır. Her gün küfrederek, söylenerek ya da suratı asık şekilde işe gelen çalışanlarla, sürekli başarı elde edilemez. Motivasyon, bu noktada çok önemlidir. Şirketlerin, çalışanlara işlerini sevdirmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra, çalışanların bağlı oldukları şirketlere, kendilerini ait hissetmeleri de şarttır. Tüm bu koşullar ise, bir takım moral ve motivasyon eylemlerini beraberinde getirmektedir.

Şirketlerde, çalışan motivasyonunu artırmaya yönelik olarak, bir takım çalışmalar yapılmaktadır. Bunlardan en bilineni, maaşlara yapılan önemli oranda artış yansıtılmasıdır. Çünkü her çalışan, çalıştığı şirkete para kazanmak amacı ile gelmektedir. Çalışanın ekonomik durumu, ister iyi, isterse kötü olsun, ücretlerin yükseltilmesi her koşulda işe yarayan bir etmendir. Parasal artışın getirdiği motivasyonun yanı sıra, sosyal hayata ve çalışma şartlarına yönellik iyileştirmelerin de moral olarak çalışanları oldukça olumlu etkilediği bilinmektedir. Bugün, dünyanın en büyük şirketleri, çalışma alanlarını ferahlatma ve sosyal anlamda çalışanların özgür hissedebileceği ortamları yaratma yolune gitmektedirler. Şirketin içine kurulabilecek oyun alanları, müzik dinleme sistemleri, çocuk bakım tesisi, spor alanı gibi ülke şartlarımıza göre hayal gibi gelen etmenler, Amerika birleşik Devletleri ve Avrupa’nın bazı ülkelerinde uygulanan sıradanlaşmış yöntemlerdir. Bu şekilde, çalışanlar bağlı oldukları şirketleri daha çok sahiplenerek, işletmeleri evleri gibi görmektedirler. Kendini güvende ve rahat hisseden çalışan, şirket adına varını yoğunu ortaya koymaktadır.

Bir diğer moral ve motivasyon kaynağı ise, çalışanlara verilen değeri kanıtlamak adına, doğum günü kutlamaları, ayın elemanı seçimi gibi bilindik ve kolay uygulanabilir yöntemlerdir. Bu sayede çalışan kişi, şirketi nezdinden önemsendiğini anlayarak, işine dört elle sarılacaktır. Çalışanların birlik ve beraberliğinin sağlanması da, bir başka motivasyon kaynağıdır. Düzenlenen partiler, ailelerin de kaynaştığı piknikler, çeşitli toplu aktiviteler, çalışanların birbirlerine olan dayanışma duygusunu kuvvetlendirecek, güvenli ve mutlu hissedilmesi sağlanacak ve sürekli başarı yakalanacaktır.
Sonuç olarak, çeşitli yöntemlerle çalışanları mutlu etmek mümkündür. Moral ve motivasyon artışının yapılan işlere yansıması da, verimlilik ve kaliteyi artıracaktır. Verimlilik ve kalitenin birlikte arttığı her firma, kaçınılmaz olarak daha fazla kar edecektir. Hem kişisel başarı, hem de kurumsal başarı artacak ve nihai amaca ulaşılacaktır.
Yazar: Baran Akçok
     

Bu Bilgiler Bilgiustamdan alınmıştır.

21 Haziran 2015 Pazar

Ramazan ayı nedir?

Ramazan ayı, ay takvimine (aya göre hesaplanan) göre, dokuzuncu ayın adıdır. ramazan ayının dinimizde büyük bir önemi ve diğer aylar arasında seçkin bir yeri vardır. Çünkü kutsal kitabımız Kur'an bu ayda indirilmeye başlanmıştır. Kur'an'da bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilen "kadir gecesi" yine bu ay içinde kutlanır. Ayrıca İslam'ın temel ibadetlerinden olan oruç da bu ayda tutulur. Bu nedenle Ramazan ayı, Müslümanlar için en kutsal aydır ve ona "on bir ayın sultanı" denilmiştir.


Ramazan da Kur’an-ı Kerimin yeri

Ramazan ayını değerli kılan nedenlerden birisi, Kutsal kitabımız olan Kur’an’ın bu ayda indirilmiş olmasıdır. Yüce Allah Kur’an’da ” Ramazan ayı insanları kurtuluş yolan götüren, doğruyu yanlıştan ayıran Kur’an’ın indiği aydır. “(Bakara suresi, ayet 185) buyurmuştur. Kur’an’, Allah tarafından insanlara öğüt vermek ve yol göstermek için gönderilmiştir. Bu nedenle Kur’an insan için hayati değer taşır. Kur’an okumak bir ibadettir. Peygamberimiz Allah’ın bildirdiği görev ve sorumluluklarımızı sıkça hatırlamamız için Kur’an’ı çok okumayı teşvik etmiştir. Müslümanlar, ramazan ayında Kur’an okumaya her zamankinden daha çok özen gösterirler. Bunun için evlerde veya camilerde bir araya gelerek, her gün Kur’an’dan yirmi sayfa okurlar. Ramazan ayının sonuna gelindiğin de ise Kur’an’ı baştan sona bir kez okumuş olurlar. Buna hatim denir. Daha sonra hatim duası yapılır. Müslümanlar yüzyıllar boyu bu geleneği devam ettirmişlerdir. Kur’anıkerim, ramazan ayının Kadir Gecesi’nde indirilmeye başlanmıştır. Kadir gecesi ramazan ayının 27. gecesi olarak bilinir. Yüce Allah Kadir Gecesi’nin “Bin aydan daha hayırlı” olduğunu haber vermiştir. Peygamberimiz de “Kim inanarak ve sevabını Allah’tan umarak Kadir Gecesi’ni değerlendirirse geçmiş günahları bağışlanır” (Buhari) buyurarak, bu gecenin önemini belirtmiştir.

19 Haziran 2015 Cuma

Çok beğendim :)








Sebahattin Ali kimdir ?

Biyografi

25 Şubat 1907'de Edirne Vilayeti'nin Gümülcine Sancağı'na bağlı Eğridere kazasında doğmuştur. Babası piyade yüzbaşısı (Cihangirli) Selahattin Ali Bey'in görev yerlerinin sık sık değişmesi dolayısiyla, ilköğrenimini İstanbul, Çanakkale ve Edremit'in çeşitli okullarında tamamlamıştır (1921) Edremit'e göçtüklerinde bölge Yunan işgalinde olduğu için emekli olan babası aylığını alamamış ve aile çok zor günler geçirmiştir. İlkokulu bitirdikten sonra parasız yatılı olarak Balıkesir Öğretmen Okulu'na giren Sabahattin Ali, beş yıl burada okumuş, daha sonra İstanbul Öğretmen Okulu'nda mezun olmuştur (1926). Bir yıl kadar Yozgat'ta ilkokul öğretmenliği yapmış, Millî Eğitim Bakanlığı'nın açtığı sınavı kazanarak Almanya'ya giderek iki yıl orada okumuştur (1928 - 1930). Yurda döndükten sonra Sabahattin Ali, Orhaneli’nde ilkokul öğretmenliğine atandı.Aydın ve sonra Konya ortaokullarında Almanca öğretmenliği yapmıştır.

Konya'da bulunduğu sırada, bir arkadaş toplantısında Atatürk'ü yeren bir şiir okuduğu iddiasıyla tutuklanmış (1932), bir yıla mahkûm olarak Konya ve Sinop cezaevlerinde yatmış, Cumhuriyetin onuncu yıldönümü dolayısıyla çıkarılan af yasasıyla özgürlüğüne kavuşmuştur (1933). Cezaevinden çıktıktan sonra Ankara'ya giden Sabahattin Ali Millî Eğitim Bakanlığı'na başvurarak yeniden göreve alınmasını istemiştir. Dönemin bakanı Hikmet Bayur'un "eski düşüncelerinden vazgeçtiğini ispat etmesini" istemesi üzerine Varlık dergisinde "Benim Aşkım" adlı şiirini yayımlayarak (15 Ocak 1934) Atatürk'e bağlılığını göstermeye çalışmıştır. Aynı yıl Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü'ne alınmış, Ankara II. Ortaokul'da öğretmenlik yapmıştır. 16 Mayıs 1935 günü Aliye Hanım ile evlenmiş, 1936'da askere alınmış, 1937 Eylülünde kızı Filiz Ali dünyaya gelmiştir. Yedek Subay olarak askerliğini Eskişehir'de tamamlamış, 10 Aralık 1938'de Musiki Muallim Mektebi'nde Türkçe öğretmeni olarak göreve başlamıştır. 1940 yılında tekrar askere alınmış, askerliğini yaptıktan sonra Ankara Devlet Konservatuarı'nda Almanca öğretmenliği yapmıştır (1941 - 1945).

"İçimizdeki Şeytan" romanı milliyetçi kesimde büyük tepki toplamıştır. Nihal Atsız'ın hakkında yazdığı hakaret dolu bir yazıya karşılık dava açmış, dava sırasında çok sıkıntı çekmiştir. 1944 yılında davayı kazanmasına rağmen tepkilerden kurtulamamıştır. Olaylı duruşmalar sonunda bakanlıkça görevinden alınmış, İstanbul'a giderek gazetecilik yapmaya başlamıştır (1945). Ancak fıkra yazdığı La Turquie ve Yeni Dünya gazeteleri, Tan olayları sırasında tahrip edilince işsiz kalmış, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'la Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergilerini çıkarmıştır (1946 - 1947). Ancak, bu gazeteler tek parti iktidarının baskılarıyla karşılaşmış, dergilerin isimlerindeki Paşa ifadesiyle "Milli Şef" İsmet Paşa ile alay edildiği iddiası ile kapatılmış, yazılar ve yazarları hakkında kovuşturmalar açılmıştır. Sabahattin Ali dergilerde çıkan yazılarından dolayı üç ay hapis yatmış, karşılaştığı baskılardan bunalmıştır. Ali Baba dergisinde yayımladığı "Ne Zor Şeymiş" başlıklı yazıda, içinde bulunduğu durumu şöyle anlatmaktadır: "Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi".

Bir başka dava nedeni ile 1948'de Paşakapısı cezaevinde üç ay yatmıştır. Çıktıktan sonra zor günler geçirmeye başlamış, işsiz kalıp, yazacak yer bulamamıştır. Tek parti yönetiminin baskılarından uzaklaşmak için yurt dışına gitmeye karar vermiş ancak kendisine pasaport verilmemiştir. Yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı bulamayınca da Bulgaristan'a kaçmaya karar vermiş fakat para karşılığı Ali Ertekin adlı bir kaçakçıyla anlaştı. Ordudan atılmış olan bir astsubay olan Ertekin, geçimini yurt dışına adam kaçırmakla sağlamakta, öte yandan Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti adına ajanlık yapmaktaydı. Resmi açıklamalara göre Ertekin, "milli hislerini tahrik ettiği için" Sabahattin Ali'yi başına sopa vurarak öldürdü. Cesedin 2 Nisan 1948 tarihinde Bulgaristan sınırında şaibeli bir şekilde bulunmasından sonra, 28 Aralık 1948'de tutuklanan Ertekin, Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandı. Yaptırımı 18-24 yıl olan adam öldürme suçundan, 15 Ekim 1950'de "milli hisleri tahrik" gerekçesiyle cezası indirilerek 4 yıla hüküm giydi. Ancak yazarın yakın çevresi ise Sabahattin Ali'nin Kırklareli'de Milli Emniyet tarafından sorgulanırken işkence sonucu öldüğü ve Ertekin'in paravan olarak kullanıldığını iddia etse de bu hiçbir zaman kanıtlanamadı. Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden ve Milli Emniyet mensubu olduğu iddia edilen Ali Ertekin, dört yıla hüküm giymiş; fakat birkaç hafta sonra çıkartılan aftan yararlanarak serbest kalmıştır.

Bulgaristan’ın Eğridere (Ardino) kentinde, Sabahattin Ali’nin 100. doğum yılı kutlandı. 31 Mart 2007 günü gerçekleşen toplantıya, başta Bulgaristan Yazarlar Birliği Başkanı olmak üzere Sofya ve Bulgaristan’ın çeşitli kentlerinden Türk ve Bulgar yazarlar, şairler, okurlar ve Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali katıldı. Bütün eserleri 1950'li yıllardan beri Bulgaristan’daki tüm okullarda okutulduğundan, Sabahattin Ali bu ülkede çok tanınan bir yazardır.


Sabahattin Ali yazı yaşamına şiirle başlamış, hece vezniyle yazdığı ve halk şiirinin açık izleri görülen bu ürünlerini Balıkesir'de çıkan ve Orhan Şaik Gökyay tarafından yönetilen Çağlayan dergisinde yayımlamıştır (1926). Servet-i Fünun, Güneş, Hayat, Meşale gibi dergilerde de yazan (1926 - 1928) Sabahattin Ali, bu arada öykü de yazmaya başlamış, ilk öyküsü "Bir Orman Hikayesi" Resimli Ay'da yayımlanmıştır (30 Eylül 1930). Toplumsal eğilimli bu öyküyü Nazım Hikmet, şu sözlerle okurlara sunmuştur: "Bu yazı bizde örneğine az tesadüf edilen cinsten bir eserdir. Köylü ruhiyatının bütün muhafazekâr ve ileri taraflarını, iptidaî sermaye terakümünü yapan sermayedarlığın inkişaf yolunda köylülüğü nasıl dağıttığını ve en nihayet, tabiatın deniz kadar muazzam bir unsuru olan ormanın muğlak, ihtiraslı hayatını, kımıldanışların zeki bir aydınlık içinde görüyoruz".

Sabahattin Ali, af yasasından yararlanarak hapisten çıktıktan sonra, özellikle Varlık dergisinde yayımladığı "Kanal", "Kırlangıçlar", "Arap Hayri", "Pazarcı", "Kağnı" (1934 - 1936) gibi öyküleriyle dikkati çekmiştir. Sabahattin Ali Anadolu insanına yaklaşımıyla edebiyata yeni bir boyut kazandırmıştır. Ezilen insanların acılarını, sömürülmelerini dile getirmiş, aydınlar ve kentlilerin Anadolu insanına karşı takındıkları küçümseyici tavrı eleştirmiştir. 1937'de yayınlanan Kuyucaklı Yusuf romanı, gerçekçi Türk romanının en özgün örneklerinden biridir.

Sabahattin Ali'nin halk şiirinden esinlenerek yazılmış şiirlerini içeren Dağlar ve Rüzgâr (1934) adlı kitabı yazın çevrelerinde ilgi uyandırmış, örneğin Yaşar Nabi, Hakimiyeti Milliye'de şu övücü satırları yazmıştır: "Bu kitabın mümeyyiz vasfı halk edebiyatı tarzında bir deneme teşkil etmesidir. Sabahattin Ali'nin tecrübeli muvaffak neticeler vermiş. Ve bize, şiirleri doğrudan doğruya bir halk şairi elinden çıkmamış olduklarını hissetirmekle beraber, o tanıdığımız ve sevdiğimiz samimi edayı tattırabiliyor. Komplike imajlardan kaçınılmış olması, bu şiirlere büyük bir sadelik vermiş." Ancak, Sabahattin Ali, bu kitabından sonra şiirle ilgilenmemiş, sadece öykü ve roman yazmıştır. 'Leylim Ley', 'Aldırma Gönül' gibi halk dilinden yararlanarak yazdığı şiirler herkes tarafından bilinir.

Sabahattin Ali, Varlık'ta Esirler adlı üç perdelik bir oyun da yazmış (1936), ancak bu türü de bir daha denememiştir.
*Bilgiler çoğunlukla Wikipedia kaynaklıdır.
Doğum Yılı: 1907
Doğum Yeri: Gümülcine
Ölüm Yılı: 1948
Ölüm Yeri: Kırklareli

16 Haziran 2015 Salı

Paylaşmaktan Onur duyduğum...

Biyografi

Mustafa Kemal Atatürk (1881, Selânik – 10 Kasım 1938, İstanbul), Türk siyasetçi ve devlet adamı. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına önderlik yapmış ve TBMM tarafından Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı seçilmiştir.
Osmanlı mirlivası ve Türkiye'nin iki mareşalinden biridir.

1919 yılında başlattığı Kurtuluş Savaşı'nın önderliğini yapmış; daha sonra, modern Türkiye'yi oluşturan devrim ve reformları gerçekleştirmiştir. Mustafa Kemal Atatürk Osmanlı Ordusu'nda subay olarak görev yapmış; Türk Orduları Başkomutanı olarak Sakarya Meydan Muharebesi'ndeki başarısından dolayı 19 Eylül 1921 tarihinde, "Gazi" unvanını almış ve mareşalliğe yükselmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi'ni kurmuş ve ilk genel başkanı olmuştur. 1938 yılındaki vefatına kadar arka arkaya 4 kez cumhurbaşkanı olan Atatürk, bu görevi en uzun süre yürüten cumhurbaşkanı olmuştur.

ESERLERİ

Tâbiye Meselesinin Halli ve Emirlerin Sureti Tahririne Dair Nesayih
Takımın Muharebe Talimi (Almancadan çeviri - 1908)
Cumalı Ordugâhı - Süvari: Bölük, Alay, Liva Talim ve Manevraları (1910)
Tâbiye ve Tatbikat Seyahati (1911)
Bölüğün Muharebe Talimi (Almancadan çeviri - 1912)
Zabit ve Kumandan ile Hasbihal (1918)
Nutuk (1927)
Vatandaş İçin Medeni Bilgiler (Manevi kızı Afet İnan ile hazırladı) (1930)
Geometri (isimsiz yayımlandı) (1937)
Atatürk'ün Türk Gençliğine Hitabesi
Atatürk'ün Onuncu Yıl Nutku
Atatürk'ün Bursa Nutku
Balıkesir Hutbesi


Atatürk'ün ayrıca, 1915-1918 yılları arasında Anafartalar, Doğu Cephesi ve Karlsbad'daki hatıralarını yazdığı günlükleri de bulunmaktadır. Bunlardan Anafartalar Muharebatı'na Ait Tarihçe, Türk Tarih Kurumu tarafından kitap olarak yayımlanmıştır.

1908-1938 yılları arasında Mustafa Kemal'in imza attığı, yazdığı, söylediği kişisel notları dahil her şeyin toplandığı Atatürk'ün Bütün Eserleri adlı bir ansiklopedi de Kaynak Yayınları tarafından hazırlanmaktadır.
*Bilgiler çoğunlukla Wikipedia kaynaklıdır.
Doğum Yılı: 1881
Doğum Yeri: Selanik
Ölüm Yılı: 1938
Ölüm Yeri: İstanbul

Sarah Jio'yu tanıyalım...

Biyografi

1978-1983: Fransız usulü örülmüş saçlar. Sıcak çikolatalı kurabiyeler. Böğürtlen toplamak. Muhteşem Noeller. Disneyland’a olan ziyaretler. Süslenmek. Salıncaklar. Kurnazlıklar. Mutlu çocukluk yılları.
1983-1988: ’A Tug Boat’s Dream’ adındaki ilk kitap. Büyük kazak ve kemeri ile taytlar. Pijama partileri. Lisa Frank çıkartmaları. Buz pateni… İlk aşk. Ayrıntılarını erkek kardeşiyle düzenlediği bir günlük…

1988-1993: Oğlanlar. Ortaokul pişmanlıkları. Paten. Tenis. Daha kötü saç stilleri. California Depremi ve hayatta kalma mücadelesi. Şişede bulunan bir mesaj. Fazlaca Fettuccine Alfredo yemek. Yeni bir ev.

1993-1996: Müzik grubu yılları. Punk dinleyen, tuhaf saçlı erkek arkadaşı ve şok içindeki anne. Kırılmış bir kalp. Platin sarısına boyanmış kısa saçlar. Oğlanlar. Özel okul. Tenis. Meksika. Münazara ekibi. 1969 model yeşil Wolkswagen. Nancy Drew hayranlığı. Hayaller.

1996-2000: Kolej yılları. Gazetecilik. Kanada’ya yolculuk. Üç part-time iş. Hayatımın aşkıyla tanışmadan önce Calvin Klein iç çamaşırları modeli. Alaska’da tatiller. Seattle’de ilk daire. Ruhunu arayışı.

2000-2005: Meşgul yıllar. Evlilik. Tahiti’de balayı. Ev dekorasyonu. Bahçe işleriyle uğraşma. Zilyon tane makale. Adını O, The Oprah Magazine’de gördüğünde açılan şampanya. İlk kitabı Yayınlanmadı. Büyükbabasının ölümü. İlk bebeğin heyecanı.

2005-2012: Bebeklerinin ve kitaplarının yılıydı. Yeni bir ev alındı. Mutfak yeniden düzenlendi. İlk bebeği doğdu, adı Colic. Uyku yoktu, ağlamalar, ağlamalar… Organik bebek mamaları… Ve ikinci bebek de doğdu. Yeni bir roman yazdı. Sevgili büyük annem öldü. Edebiyat Ajansı ile anlaşma yapıldı. İlk Amerika’da, sonra 14 ülkede kitabım yayınlandı. Üçüncü bebek de doğdu. Üçüncü ve dördünce romanları da yayınlandı. İmza günleri. Bebeklerimle birlikte.. Üç oğlan da altı yaşının altında. Çok fazla kahve, arasıra da şarap. Yeni bir ev alındı. Büyük bir buzdolabının hayali ve kilidi olan ofis gerçek oldu. Beşinci romanı da yayınlandı. Büyük hayaller, sağlık, minnettarlık.
*Bilgiler çoğunlukla Wikipedia kaynaklıdır.
Doğum Yılı: 1978
Twitter: @sarahjio

Anlayarak Hızlı Okuma...

Anlayarak Hızlı Okuma

NASIL DAHA HIZLI KİTAP OKUYABİLİRİM?
Anlayarak hızlı okuma sayesinde çok daha fazla şeyi daha kısa sürede okuyabilmekteyiz. hızlı okumanın yanı sıra anlayarak okunabilmesine de olanak sağlayan hızlı okuma tekniği Türkiye de 1985'li yıllarda kullanılmaya başlanmıştır.  anlayarak hızlı okuma teknik anlamda yapılan bir çalışmadır, geri dönüşüm oldukça faydalı ve olumlu bir şekilde ilerlemektedir. Hızlı okuma günlük hayatımız için oldukça önemlidir, gün içerisinde okuduğumuz gazeteler, dokümanlar hatta maillerimize kadar katkısı olan bu durum kişiler tarafından  önem arz etmektedir. hızlı okuma, teknik bir bilgi olup herkesin belirli bir süre eğitim aldıktan sonra öğrenebileceği yöntemdir.
Siz değerli okurlarımız için özellikle araştırdığımız hızlı okuma işleminin ana başlıklarını aktaralım, verilen bilgiler ve aktarımlar sayesinde kısa sürede hızlı okuma tekniklerini öğrenmiş ve uygulayabiliyor olacaksınız. Sadece altı hafta içerisinde, kendi evinizde, daha iyi anlayıp, daha fazla akılda tutup, daha rahat anımsayarak üç kat daha hızlı okumayı öğrenin.

1.Bugünden Başlayarak Zaman Kazanın
Bu haftanın sonunda en azından % 10 daha hızlı belki de daha fazla okuyor olacaksınız. Okumayı, günlük işlerinizin bir parçası haline getirirseniz çok daha hızlı ilerleme şansınız olacaktır. Yapmanız gereken ilk şey kendinizi test etmek ve okuma beceri­nizi değerlendirmek. Bu, başlangıç okuma hızınızı ve okuduğunuz­dan aklınızda ne kadar şey kaldığını belirlemek anlamına gelmekte­dir. Bir sonraki bölümün konusu bu olacak. Önce tamamlamanız gereken kısa bir alıştırma var.
Bunu yaptıktan sonra bir araya getirilecek birkaç malzeme var.
İlk alıştırma, sizi dersteki diğer alıştırmalara hazırlayacak ve en fazla beş dakikanızı alacak. Alıştırma için kitabın sonunda bulunan ilerleme çizelgesini kullanmanız gerekecek. Okumayı, günlük işlerinizin bir parçası haline getirirseniz çok daha hızlı ilerleme şansınız olacaktır.

2.Nerede Olduğunuzu Görebilmek için Okuma Hızınızı Test Edin
Ne kadar ilerlediğinize değil, daha önce ne kadar yavaş okuduğunuza hayret edeceksiniz. Kendinizi test etmek için üç dakika boyunca okuyacaksınız. O yüzden bu sürenin ne zaman dolduğunu bilmeniz gerekmektedir. Kendi sürenizi tutmak zor değildir.
Okuma Değerlendirmesine Başlamak
Açıklamalar: Aşağıdaki dört aşamayı dikkatlice okuyun. Her şeyi anladığınızda birinci adıma geri dönün ve başlayın.
1. Kendinizi test edeceğiniz kitabın okumadığınız, on sayfa uzunluğundaki bir bölümünü seçin.
2. Üç dakika içinde olabildiğince çok okuyun. Zaman ölçer ale­tinizi kullanın.
3. Üç dakikanın sonunda elinize kaleminizi alın, nereye kadar okuduğunuzu işaretleyin ve kitabı kapatın.
4. Okuduklarınızdan aklınızda kalanları değerlendirmek için sol tarafına 1’den 20’ye kadar yukarıdan aşağıya sayıları yazaca­ğınız bir kâğıt hazırlayın. Okuduğunuz bölüme bir daha geri dönmeden bu kâğıda aklınızda kalan her şeyi yazın. Bilgisaya­rınızda dosya oluşturduysanız aynı şeyi bu dosya üzerinde ya­pın. Altı dakikanızı alacaktır. Zaman ölçer aletinizi kullanın.

3.Kendi Okuma Hızlandırıcınızı Kullanarak Başlayın
Okuma şartlarıyla ilgili bilmeniz gereken iki şey var: Okurken gerekli olan aydınlatma, en iyi oturma şekliniz ya da duruş şekliniz. Hızınızı artırmak için elinizi kullanın.  El hareketleri konsantrasyonunuzu sağlar, gözlerinizi sayfadan ayırmanızı engeller ve geri dönüşler yapmanızı durdurur. Okurken elinizi kullanmaya başlar başlamaz okuma hızınız artmaya başlayacaktır çünkü bu, bilinçsiz geri dönüşleri­nizi ortadan kaldırmanıza yardım edecektir. Aslında sadece bunu yapmak bile ortalama bir insanın hızını % 10 ila % 20 arasında artırmaya yardım eder. Ancak bunu başarmak için biraz alıştırma yapmaya ihtiyaç vardır. Elini kullanmayı ciddiye alanlar iyi ve etkin bir öğrenci olma yolunda sağlam adımlarla ilerliyorlar.

4.Geri Dönüşleri Ortadan Kaldırın Ve Hızla İlerleyin
Bana göre elinizi kullanmadan hızlı okumayı öğrenmek, bilgisayar kullanmadan daha hızlı yazmaya çalışmak gibidir. Okurken el ve göz koordinasyonunuzu geliştirin. Okurken elinizi kullandıysanız daha az geri dönüşle okumayı ba­şarabilmişsinizdir. Ayrıca el ve göz hareketlerinizin koordinasyonu­nu da geliştirmişsinizdir. Şimdi geri dönüşleri ortadan kaldırma ve tek seferde birden fazla sözcük görme üzerine biraz daha çalışmaya hazır olmalısınız. Bu, bir pasajı birden çok okuma alıştırmasını içe­rir. Alıştırma yaptığınızda zihin rahatlayıp bir şeyleri kaçırmaktan kaygılanmadığı için geri dönüşleri süratle ortadan kaldırabilirsiniz: Metni zaten okudunuz. Şimdi hızınızı artırmayı kolaylıkla öğrene­bilirsiniz. Tekrarlama yoluyla geri dönüşleri ortadan kaldırarak daha hızlı okumayı öğrenebiliriz.
  • Kitabınızın başlamak istediğiniz herhangi bir yerini açın. Eli­nizi kullanın ve üç dakika içinde olabildiğince çok okuyun. Okumayı bitirdiğiniz yere ‘1’ diye işaret koyun.
  • Başa dönün ve üç dakika içinde aynı bölümü tekrar oku­yun. Biraz daha hızlı okumaya ve daha önce bitirip ‘1’ diye işaretlediğiniz yeri geçmeye çalışın. Daha fazla okuyup bu işaretli yeri geçebildiyseniz ‘2’ diye yeni işaret koyun.
  • Geri dönün ve aynı bölümü üç dakika içinde daha hızlı gide­rek bir daha okuyun. Her şeyi daha önce gördünüz yani çok daha hızlı ilerleyebilmelisiniz. Üç dakikanın sonunda bir ön­cekinden daha fazla okuduysanız ‘3’ diye yeni işaret koyun.
  • Aynı bölümü yine daha hızlı ilerlemeye çalışarak üç dakika içinde okuyun. Daha fazla okuduysanız ‘4’ diye işaret koyun.
  • Son olarak üç dakika içinde yeni bir kitap ya da bölüm oku­yun. (İsterseniz ‘4’ ile işaretlediğiniz yerden devam edin.) Her zaman elinizi kullandığınızı unutmayın. Okumayı bitir­diğinizde ‘5’ diye yeni işaret koyun.
  • Son üç dakikalık okumanızın hızını, ‘4’ten ‘5’e kadar hesap­layın. Bunu yapmak için aşağıdaki aşamaları takip edin.
a. Her satırdaki ortalama sözcük sayısını bulun. (Üç tam satırdaki sözcük sayısı toplamının üçe bölümü.)
b. Okuduğunuz satır sayısını hesaplayın.
c. Okuduğunuz toplam sözcük sayısını bulmak için ‘a’ ve ‘b’yi çarpın.
d. Dakikada okuduğunuz sözcük sayısını bulmak için ‘c’yi 3’e (3 dakika) bölün.

5.İyi Bir Pratiğin Sırrı Tüm Sözcükleri Kendinize Daha Söyleyemeden Hızla Okumaktadır Ama Tüm Sözcükleri Hâlâ Görüyor Olmalısınız.
Çoğu insan okuduğu sözcüğü hem görerek hem de sessizce kendisine söyleyerek anlar. Hızlı okuyucular ise sadece görerek anlama becerisini geliştirmiştir. Çoğu beceride kendinizi yavaş yavaş, aşama aşama geliştirirsiniz. Bu nedenle çoğu öğretmen becerileri aynı şekilde öğretir: Her sefe­rinde bir aşama. Bununla birlikte hızlı okumada bunun tam tersini yapmalısınız. Okumanızı doğru bir şekilde derinleştirmek için siz hızlı okuyabildikçe ilerlemezsiniz; aslında mümkün olduğunca hızlı gitmezsiniz, yapabildiğinizden çok daha hızlı giderek pratik yapar­sınız. Bu bölümün amacı nasıl doğru şekilde pratik yapılacağını an­lamaktır. Bunu iyi anlamanız önemlidir çünkü doğru şekilde pratik yapma beceriniz başarınızın sırrıdır.

6.Kavrama, hızı yönetir; çünkü anlamadan okumak elbette okumak değildir.
Bir paragrafı anlayamıyorsanız bunun genellikle iki nedeni vardır: Ya sözcük dağarcığınız yeterli değildir ya da metnin dilinde bir problem vardır. Sözcükleri hızlı algılama becerinizi geliştirirken okuma pratiğin­den bahsedilen yerde açıklandığı gibi kavrama ile ilgili endişemiz kalmayacak. Benzer şekilde anlama alıştırmaları üzerine çalışırken ilk gözeteceğimiz şey hız olmamalı.

7.Sadece Okumak İçin Okumayın
Önce okuma amacınızı belirlemeli, daha sonra bu amaca hizmet edebilecek en etkin teknikleri kullanmalısınız. Amacınızı temel alarak kitabınızın ana hatlarını takip etmeye çalışın. Ne olduğuna bakılmaksızın hepimize her şeyi aynı ‘kelime keli­me’ gitme yöntemiyle okumak öğretildi. Bu genellikle okumak için okumamızla ya da bize öğretilen, kelime kelime ilerleme uğruna okumakla sonuçlanır. Temel olarak herhangi bir okumada amacınızı nasıl belirleyece­ğinizi öğrenmelisiniz ve daha sonra bu amaca hizmet edebilecek en etkin teknikleri kullanmalısınız.

8.Dünyanın En Hızlı Okuyucularından Biri Olun!
Daha hızlı okumaya başladığınızda tüm sözcükleri ‘okumadığınızı’ hatta bazı sözcükleri ‘görmediğinizi’ fark edeceksiniz. Bu, içinizden sesli okumadığınızın ilk işareti olacaktır. Bütün bu alıştırmalarda sizden istenen, materyalin başını ve so­nunu ‘okumanızdır’. Elbette bu kendi hızınızda bir okuma olacaktır ama öyle bile olsa her zaman hızınızı elinizden geldiğince artırma­lısınız.

9.Hatırlamayı, Hızlı Ve Güçlü Tutmaya Çalışın.
 Okuduklarınızı akılda tutma ve hatırlamanızı geliştirmenin ilk adımı, okur okumaz hemen hatırlama alışkanlığınızı geliştirmektir.

10.Farklı Bir Alıştırma İle Okuma Hızınızı Daha Yukarılara Çıkarın
Okuma becerinizi her yönüyle geliştirmeye, hiç durmadan çalışmaya devam edin.

11.Yazarların Tekniklerini Öğrenin, Kendinize Katkınız Olsun
İyi tanımlanmış bir amacınız olduğunda yazarın, ihtiyacınız olan şeyi nereye koyduğunu, nasıl bulacağınızı bilirsiniz.

12.Zor Okumaları Kolaylaştırın
İnsanlar genel bir cümle ile başlarlar ve sonra aşağıya doğru, konuyla ilgili daha spesifik bir şeyler anlatırlar.

13.İnsanlar Nasıl Gerçekten Hızlı Okur?
Hızlı okuyan kişilerin gözleri bir satırı takip etmek yerine çapraz bir hat üzerinde hareket etme eğilimindedir.

14.Düşündüğünüz  Kadar Hızlı Okumayı Öğrenin
Paragrafın ilk cümlesi genellikle paragrafın konusunu verir. Yüksek hızlarda okumanın duygusu farklıdır. Belki bunu şimdi­den biraz deneyimlediniz. Çok daha az içinizden sesli okuyorsunuz. (Bunu asla ortadan kaldıramayız, unutmayın.) Başlarda çok farklı gelmiştir. Bazı insanlar bunu ‘boşluk’ olarak düşünür, kimileri de kendisini güvensiz hisseder. Bir güven ve rahatlık duygusu geliştir­mek için çok pratik yapmak gerekir ama bu, birçok beceriyi öğren­mede böyledir. Bazı kurslar, öğrencilerinin hâlâ tek satır üzerinde okuyabi­lecekleri sözcük gruplarının uzunluğunu artırmaya çalışıyor. Ancak Evelyn Wood, doğal olarak hızlı okuyucuların sözcük gruplarına, bir satırdaki sözcüklerin üstündeki altındaki sözcüklerin de dâhil oldu­ğu gruplara baktığını bulmuştur. İnsanların sözcük düzeni olmaksı­zın okuyabileceğini keşfetmişti.
Ancak ardı ardına gelmeyen sözcüklere nasıl anlam verebilir­siniz? Hiç kuşkusuz bunu deneyimlemeden anlamak neredeyse imkânsızdır. Size basit bir açıklama vereceğim ve daha sonra bunu deneyeceğiz. Bu bir nevi resme bakmak gibidir. Bir resme baktığı­nızda aslında bir kerede tek bölüme odaklanıyorsunuz ve zihniniz geri kalanını sizin için bir arada tutuyor. Bir grup sözcüğe baktığı­nızda hepsini göreceksiniz, içlerinden önce bazılarına, daha sonra diğerlerine odaklanacaksınız; tek tek sözcükleri aramaktan ziyade anlamları ve fikirleri arayacaksınız.

15.Yüksek Hızlarda Okuduğunuzu Anlamaya Nasıl Başlarsınız?
Metindeki soyut sözcüklerin, fikir cümlelerinin miktarı okuma hızınızı etkiler. Konuya hâkim olmanız da okuma hızınızla doğru orantılıdır. Sanki yürümeyi yeni öğreniyormuş­sunuz gibi birçok hata yapmalısınız. Bu hataları ne kadar erken ya­parsanız o kadar çabuk öğreneceksiniz. Kendinize başaramadığınızı söyleyip durursanız hızlı ilerleyemeyeceksiniz. Bu nedenle kontrol etme zahmetine girmeyin. Sadece çok basit bir materyal ya da daha önce okuduğunuz bir materyal üzerinde çalışmaya devam edin. Bu şekilde çok da umursamayacaksınız ve sizi rahatsız etmeyecek. An­ladığınızda bunu bileceksiniz. Şimdilik en önemli şey pratik ve sa­bırdır.

Hızlı okuma ve anlama hakkında sizler için verdiğimiz başlıklar sayesinde okuma hızınızda değişiklik olabilecek hızlı okuma tekniğini uygulayabileceksiniz. Başarıya ulaşmak için ihtiyacınız olan şeylerden biri yeterince yüksek hızlarda bol bol pratik yapmak, diğeri ise aynı materyal üzerinde çok tekrar yapmaktır. Bu beceriyi öğrenmede tek gerçek rakip sizsiniz. İstikrarlı bir şekilde mevcut durumunuzu sürdürebilmek için her güne bir kitap alışkanlığı geliştirin.


Kitap sepetine bizim için yaptığı araştırma için teşekkür ederiz.


10 Haziran 2015 Çarşamba

Spor Öncesi Ve Sonrası Neler Tüketilmelidir?


Spor sonrası beslenirken dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta da besinlerin ne kadar tüketildiğidir. Tavsiye edilen günlük kalori değerlerini geçmeden yemek yemek gerekmektedir. bunun yanında kilo vermek isteyen birinin spor esnasında yaktığı kaloriden daha fazla kaloriyi bir öğünde alması kilo vermesine engel olacaktır. Yapılması gereken diğer bir şey de su tüketiminin yeterli seviyede olmasıdır. Spor esnasında vücut su kaybeder bu yüzden su tüketimine dikkat etmek gerekmektedir.
Sağlıklı bir vücuda sahip olmanın yolu doğru beslenme ve spordan geçer. Birçok insan kilo vermek için diyet yapar fakat yapılması gereken diyetin sporla desteklenmesidir. Düzenli yapılan spor ve egzersizler, kalp damar hastalıklarına karşı vücudu korur, metabolizmayı hızlandırarak kilo vermeye yardımcı olur.
Spor yaparak kas kütlesini artırmak ve yağlarından kurtulmak isteyen bir kişinin yaptığı egzersizler kadar hangi besinleri tükettiğine de dikkat etmesi gerekmektedir. Yanlış beslenme alışkanlıkları yapılan spordan yarar sağlamayı önleyebilir. Bu yüzden spor öncesi ve sonrası nasıl beslenilmesi gerektiğini şu şekilde açıklayabiliriz.

Spordan önce;
Boş bir mide ile spor yapmak yerine spordan 3-4 saat önce yemek yenilmesi egzersizin verimini artıracaktır. Spordan hemen yarım saat önce de ara öğün olarak hafif ve kalorisiz besinler tüketilebilir. Düşük yağlı yiyeceklerin tüketilmesi tercih edilmelidir. Şeker içeriği yüksek olan gıdalar vücudun kan şekerini yükselterek yağ yakınma engel olabilir. Bu yüzden yağlı ve yüksek şekerli besinlerden uzak durmak gerekir. Bu besinlere örnek olarak

* Süt ve ceviz içi veya badem,
* Meyveli yoğurt
* Yulaf veya müsli
* Bir adet meyve
* Tam tahıllı ekmek ve light peynir

Bu besinler spor öncesi ara öğün olarak tercih edilebilir. Bu sayede spordan sonra çok aç olmak önlenir ve böylece fazla yemek tüketme isteği ortaya çıkmaz. Ana öğün olarak ise örneğin sabah kahvaltısından sonra spor yapılacaksa, protein almak için yumurta, lif oranı yüksek olduğu tam tahıllı ekmek, zeytin ve yağsız peynir ile beslenilebilir. Ceviz ve badem ile kahvaltı öğünü de desteklenebilir.
Kolay kilo alan bir bünyeye sahip olan bir kişinin yüksek karbonhidratlı besinlerden uzak durması gerekmektedir. Egzersiz öncesinde kuru baklagillerin tüketilmesi tavsiye edilmez.
Spor sonrası;
Spordan sonra kişide açlık hissi ortaya çıkar. Spor esnasında kaslar çalışır. Kaslara istenilen enerjinin verilmesi için spordan sonra doğru saatte doğru şeyler tüketmek gerekmektedir. Spordan 30 dakika- 1 saat arasında mutlaka bir şeyler yenmesi gerekmektedir. Protein ve yararlı karbonhidratlar vücudun isteklerini karşılayan besinlerdir. Tercih edilmesi gereken besinleri ise şu şekilde sıralayabiliriz.

* Tam tahıllı ekmek ve balık
* Sebzelerle zenginleştirilmiş omlet ve tam buğday ekmeği
* Süt ve süt ürünleri
* Izgara tavuk ve ızgara sebzeler
* Yoğurt, yulaf karışımı
* Kuru meyveler ve ceviz, badem, fındık
Doktor kontrolünde yapılan diyet ve sporlar daha sağlıklı sonuçların alınmasını sağlayacaktır. Bu yüzden kişinin kendine uygun spor ve diyet alışkanlıklarını kazanması için doktor veya diyetisyen yardımı alması da çok önemlidir.

Yazar: Özge Yıldırım

1 Haziran 2015 Pazartesi

Sevdiklerimize verdiğimiz rahatsızlık için özür dileriz...

Bu aralar okuduğum kitapta bu sabah bir bölümden çok etkilendim ve hemen sizlerle paylaşmak istedim...

Elif Şafak- Şemspare

İnsan vardır, yüzü güler, gönlü cömert, ufku geniş; onunla oturdukça oturmak istersiniz; muhabbetinden keyif ve feyiz alır, ilham bulur, farkında bile olmadan ne çok şey öğrenirsiniz. Yanından kalktığınızda az buçuk değişmiş, zenginleşmiş olarak yolunuza gidersiniz. Hafiflemiş olarak, rüzgârda tüy gibi. İçinizde bir gonca gül açılır, katmer katmer renklenir. Elinizde olmadan hayata gülümsersiniz. Gene görmek istersiniz o kişiyi, ilk fırsatta yeniden buluşmak.
Sohbetine doyamaz, ruhunun dibini bulamazsınız, öylesine derin. Bir saklı cevherdir, ilk bakışta belli olmayan. Uçsuz bucaksız bir denizdir kıyılarına varılmayan. O kadar azdır ki böyleleri, bulunca ömür boyu dostluğunun ipini bırakmak istemez, kıymetini bilirsiniz; güzelliği arayan bir mürit gibi, muhabbete susamış bir münzevi gibi, ateşe meyyal pervane gibi etrafında incecik çemberler çizersiniz. Dostlukla, hayranlıkla...
İnsan vardır, kem bakar, ağılı konuşur, habire şikâyet yahut hakaret veya dedikodu halindedir; karalamayı sever, başkasına leke çalmaktan kendine payeler biçer; kimseyi beğenmez, kendinden gayri; hiçbir yeniliği, farklılığı tasvip etmez; ayaklı sirke küpü, diken diken her sözü; dudaklarının ve gözlerinin etrafında senelerdir surat asmaktan, fesat bakmaktan oluşmuş çizgiler taşır lakin bilmez; köşe bucak kaçmak istersiniz böylesinin gölgesinden bile.
Ne var ki bazen o insan patronunuzdur. Ya da öğretmeniniz. Kapı komşunuzdur veya çalışma arkadaşınız yahut ağabeyiniz. Hemen her gün görmek zorunda kaldığınız biridir. Belki de babanız ya da kayınvalideniz. Belki biricik eşiniz. Vaktiyle ne çok severek evlendiğiniz ama zamanla kalben, zihnen, ruhen ayrı düştüğünüz; gene de bir türlü yüzleşemediğiniz, dürüstçe eleştirmediğiniz... Tavsamaya yüz tutmuş bir ateş gibi kendi kendine tüten bir ilişki. Ne uzaklaşabilir ne katlanabilirsiniz. Ne olduğu gibi sevebilir ne hepten vazgeçebilirsiniz.
Derken ondaki irin usul usul size de sirayet eder. Damla damla akar ruhunuza. Kangrendir ya olumsuz enerji, hızla yayılır, sinsice; bir sağlam uzuvdan bir başkasına sıçrar, bir insandan berikine. Bir de bakarsınız ki aynen onun gibi konuşmakta, onun gibi meselelere yaklaşmaktasınız. İçinizde neşe kalmamış, solmuş gitmiş o terütaze bahar. Bir kuru ayaza kesmiş benliğiniz.
Siz de tıpkı onun gibi şikâyet halindesiniz, yüzünüzde benzer çizgiler. Merak edersiniz: "Ben ne vakit böyle oldum. Hangi dönemeçte yitirdim inancımı, iyimserliğimi, cesaretimi, girişkenliğimi? Ben ne zaman vazgeçtim aşktan ve aşkı aramaktan? İçsel yolculuklardan? Değişimden? Öğrenmekten? Büyümekten? Sahi ne zaman?"
Hiç düşünür müyüz etrafımızdaki, en yakınımızdaki insanların enerjisi bizi nasıl etkiliyor? Günbegün, aybeay, senebesene... Yahut tersine çevirelim soruyu: Bizdeki olumsuzluklar acaba onları nasıl etkiliyor? Sevdiklerimize verdiğimiz zararın bilincinde miyiz? Keşke ara ara kapsamlı bir tadilata girişsek benliğimizde. Keşke daha fazla ertelemeden ve samimiyetle bakabilsek içimize. Oradaki yanlışları, lüzumsuz hırsları, kabuk tutmuş yaraları, tamahkârlıkları tek tek bulup ayıklayabilsek.
Bir tabela assak: "Sevdiklerime verdiğim zarar için özür diliyorum. Şu anda tadilat halindeyim, yenileniyorum..." Köhne binalar bile gençleşirken, kurumuş otlar bile tazelenirken, gerekli özen ve emekle şu hayatta her şey yenilenirken, insan nasıl değişmez, değişemez?
Bir süredir romanların yanı sıra nöroloji alanında çalışmalar yapan bilim adamlarının kitaplarını okuyorum. Kafayı fena halde taktığım, okudukça keyif aldığım isimler var. Mesela V.S.Ramachandran. Biz şimdiye kadar bilim ile mistisizmin birbirine taban tabana zıt olduğuna inandık ya, Ramachandran bu ikisinin pekâlâ kesişebileceğini söyleyen sıradışı seslerden.
Uzun yıllardır Amerika'da yaşayan, ödüller almış bir bilim adamı. Alanında önemli başarılara imza atmış. Aynı zamanda Hint asıllı ve ruhaniyete, maneviyata, mistisizme açık bir damarı var. Çalışmalarında şaşırtıcı biçimde bilimin akılcı, gözlemci, pozitivizme dayalı birikimiyle tasavvufun insanlığı birbirine bağlı gören felsefesini buluşturmakta.
Ramachandran kolları ya da bacakları kesilmiş insanlarla yakından çalışıyor. Bu tür hastaların kaybettikleri uzuvlarının ağrısını hissetmeye devam etmeleri, yani bir hayali sancı çekmeleri bilim dünyasının hâlâ çözemediği bir muamma. Olmayan kolunuz sızlıyor mesela, ne ilaçla ne terapiyle geçiyor.
Ramachandran'ın anlattığı ilginç bir örnek var. Kesik eli kaşınan hastanın yanında şayet sağlam bir kişi kendi elini usulca kaşırsa, o hastanın kaşıntısı
geçiyor. Zira senkronize hallerimiz. Zira enerji ağlarıyla birbirimizi etkilemekteyiz habire. Bilsek de bilmesek de...


Umarım sırf güzel enerjileri ile sizede enerji aktaran insanlarla karşılaşırsınız... :-)