31 Mart 2015 Salı

İnsanın şiiri aşk


“Mesafelerin ayırdığı ama duyguların birleştirdiği iki şairin” hem edebi hem insancıl mektuplarından oluşuyor Kalp Zamanı...

İnsanın şiiri aşk
Ne kalır bu mektuplardaki aşkı aradan çıkarsak, geriye tam olarak ne kalır? Belki tam olarak, Celan’ın Bachmann için kurduğu şu son cümle kalır; “İyilikler diliyorum! İçtenlikle.” Böylesine siner dil ve böylesine kuraklaşıp soğur. Oysa o değil midir daha önceden; “Sana rastladığımda benim için hem tensel hem ruhsal olandın. Bu ikisi birbirinden asla ayrılamaz, Inbeborg” diyen. Yine de evet evet yine de bir çizgi, bir ünlem hatta bir soru işareti kullanıp, Ingeborg Bachmann’ın mektuplarını devreden çıkarsak, onun âşık ve tutkulu dilini çekip alsak ne kalır diye sormalıyız.
Çoşkuyu yaratan, bizi insana, insanın şiiri aşka bağlayan odur, Bachmann’ın ısrarlı tutkusudur. Altını çizebileceğimiz satırlar, düşünüp gönül düşüreceklerimiz de öyle…
“Benim için sen Hindistanlısın ya da daha uzak, karanlık, kahverengi bir ülkeden; benim için çölsün sen, denizsin, sır olan her şeysin… Beni Seine Nehri’ne götür, küçük balıklara dönüşene ve birbirimizi yeniden tanıyana kadar bakalım sularına… Dün ve bugün seni, istersen şöyle diyelim, ikimizi çok düşündüm…Sonbaharda arkadaşlarım bana senin şiirlerini hediye ettiler. Üzücü bir andı, çünkü yabancılar getirmişti onları bana, senden bir kelime bile olmadan.” Böylesi nice açık ve coşkun cümleyle doludur işte Bachmann’ın dili. Sanki bile isteye, ısrarla, düşünerek, kollayarak, kendisini düşürmeden, muhatabını yücelte yücelte kurar bu dili. “Sevgilim, sen,” diyebilir. Bu okunası ve hayranlık duyulası çeviriye imza atan İlknur Özdemir’in söylediği gibi “mesafelerin ayırdığı ama duyguların birleştirdiği bu iki şairin derinlikli ve hem edebi hem insancıl mektupların” iklimine can veren hep Bachmann gözüküyor.

Edebiyatın odak isimleri
Kitabı değerli kılan pek çok yön var. Aynı zamanda Max Frisch, Gisele Celan’ın da mektupları, Celan-Bachmann dünyasına insani, politik hatta yer yer trajik boyut getiriyor. Gisele Celan’ın 23 Ocak 1958 tarihli, Bachmann’a yazdığı mektup unutulur cinsten değil mesela. “Elinizi sıkmak isterdim, Ingeborg” , “biliyorsunuz acı çektim, ama siz benden daha çok acı çektiniz, daha çok’”diyen o’dur. Sanat belki bu kadar inceltebilir insanlar arasındaki ilişki çıkmazlarını.
Üstelik arada kalmış, gönderilmemiş, “tutulmuş” mektuplarla da karşılaşıyoruz. “Tutulmak” burada en çoğul anlamıyla ve bütün çağrışımlarıyla açığa çıkıyor. İşte bu gönderilmemiş mektuplardan birisinde, Bachmann, onca kucaklayıcı dili, belki bıkkınlık belki umutsuzluk ve şüphesiz önleyemediği acıyla bir yana bırakır ve talihsizliğin büyüğünün içinde olduğunu düşündüğü Celan için; “Şimdiye kadar karşılaştığım bütün haksızlıklar ve hakaretler arasında en kötüler, senden gelenlerdi- onlara küçümseyerek ya da kayıtsızlıkla karşılık vermeyeceğim için, onlara karşı kendimi savunamayacağım için, sana karşı duygularım hep güçlü kaldığından, beni savunmasız kıldığından…”
Ruhları kadar hayatları da hep genç bu iki özne hâlâ dünya edebiyatının odak isimleri arasındalar . Mektuplar ise “büyük ve hem dramatik hem dokunaklı bir yaşam belgesi” olmayı sürdürüyor. Zaman zaman nesir aradan çıkıp şiir devreye girer. “Ağız seviyesindedir, büyüyor karanlık.” Hatta tek cümle tek söz yeter. “Seni düşünüyorum, Ingeborg. Yarın Saat On Üçte, Paul”. Tek cümlenin mermeridir bunlar, davet mi emir mi çaresizlik mi belli olmayan. Çağdaş dünyanın çoktan elimizden aldığı mektup için ise dönüp düşünülecek pek çok sebep var üstelik. Bir de çevirmen, Corona şiirini dipnot olarak ekleseydi hatta bizzat kendisi çevirseydi! Aşk bir kez daha şiir olup mermerleşmez miydi o zaman?

KALP ZAMANI
Mektuplar
Ingeborg Bachmann-Paul Celan
Çeviren: İlknur Özdemir
Kırmızı Kedi Yayınevi
2015, 320 sayfa, 25 TL.                                                                   
Bu bilgiler Radikal Kitap'tan alınmıştır.

Bermuda Şeytan Üçgeninin Sırrı Nedir?

Elinize bir harita alıp bakınca üçgen şeklinde görülen bu bölgede, bu zamana kadar açıklanamayan birçok esrarengiz olay gerçekleşmiştir. Kaybolan gemi, uçak ve insanların sayısı tam olarak bilinmemektedir. Bu nedenle uzun bir dönem lanetli yer veya şeytanın üçgeni gibi isimlerle anılmıştır, hatta günümüzde de bu isimleri zaman zaman kullanmaktayız.
Bermuda üçgeni, Atlantik okyanusunun 500.000 mil karelik bir alanını kaplayan, Amerika’nın Atlantik okyanusuna açılan güneydoğu sahillerinde yer alan, kuşbakışı bakıldığında ise Miami, Bermuda ve Puerto Rico sınırları içerisinde kalan üçgen şeklinde bir alandır. Okyanusun bu kısmında yüzlerce gemi ve uçak enkazı bulunur. Son 100 sene içerisinde batan gemi, düşen uçak ve kaybolan insan sayısı 1000’lerle ifade ediliyor.

bermuda_seytan_ucgeni.jpgBu bölgede suyun altında çok büyük mıknatıs maden kaynaklarının yer aldığı ve bu nedenle uçakların bu yoğun manyetik çekimden etkilenerek elektronik sistemlerinin bozulduğu, buna bağlı olarak da düştükleri söyleniyordu. Buna o kadar uzun seneler inanıldı ki, kimilerine göre başka bir açıklaması kesinlikle olamazdı. Fakat diğer taraftan biraz düşünürsek, eğer böyle birşey olsaydı gemiler niye batıyor? Yoksa bir gemiyi bile çekip yutabilecek kadar kuvvetli miydi bu manyetizma? Kesinlikle hayır. Eğer mıknatıs etkisi olsa ve zıt kutuplar prensibiyle gemi çekilse bile, su yüzünde duran bir gemiyi batıracak kadar güç üretebilmesi mümkün olmazdı. Ayrıca o bölgede yapılan ölçümler aşırı veya normalin üstünde bir manyetik alan olmadığını defalarca kanıtladı.
Bölgede asıl şüphe uyandıran ise, insanların “denizde beyaz bir su oluşuyor” şeklinde ifade ettikleri sıradışı 
olaylardı. Bunun üzerine robot kameralı su araçlarıyla yapılan dalışlar sonucunda suyun tabanının bembeyaz bir örtüyle kaplı olduğu görüldü ve batan gemi ve uçak enkazlarının hepsi bulundu. Şu an en kuvvetli ihtimal olarak ortaya atılan güncel teoriye göre, bu tabaka denizin dibinde yer alan büyük doğalgaz kaynağından çıkan gazların suyun altında yüksek basınç ve düşük sıcaklığın etkisiyle katılaşıp beyaz hidrat parçacıkları haline gelmesi şeklinde açıklanıyor. Bu bölgeden aynı zamanda Gulf Stream adı verilen bir sıcak su akıntısı geçer. Suyun tabanındaki hidrat parçacıkları sıcak su akıntısıyla karşılaştıklarında eriyip su yüzüne doğru harekete geçerler. Bunun sonucunda binlerce metreküp doğalgaz suya karışmış olur ve suyun yoğunluğunu çok azaltırlar. O esnada bölgeden geçen bir gemi varsa, yoğunluk farkından dolayı suyun kaldırma kuvveti gemiyi taşıyamaz ve gemi batar. Sıcak su akıntısıyla beraber hidritlerin erimesi bittiğinde su yüzünde oluşan bu beyaz tabaka da yok olur ve gemi sanki az önce orada değilmiş gibi gözden tamamen kaybolur.
Aynı şekilde su yüzeyinden havaya dağılan gazlar, atmosferdeki havadan bile daha az yoğunluğa sahiptirler ve aynı sebepten yani yoğunluk farkından dolayı uçaklar hava tarafından yeterli sürtünmeyi alamayıp irtifa kaybederler ve doğalgaz moleküllerinin havadaki oksijeni tutmasından dolayı uçağın motorları yanma için gerekli oksijeni alamayıp dururlar.
Şeytan üçgeninde kaybolarak en fazla ünlenen olay “Flight 19″ idi. Oysa aynı zamanda çok sayıda uçak kaybolmuştu. Bunlar ikinci dünya savaşında Amerikan donanmasına ait bombardıman uçaklarıydı. Grumman IBM Florida Avenger tipindeki beş uçak, 5 Aralık 1945 tarihinde saat 14.00 civarında Florida’daki Fort Lauderdale donanma üssünden ayrıldıktan sonra pilotlar uçuş koşullarının gayet iyi olduğunu bildirmişlerdi.
Fakat sonra Bermuda Şeytan Üçgeni’nde birden bire yok oldular. Flight 19 uçağından son haber alındığında büyük bir deniz uçağı arama çalışmaları için yola çıkmıştı ve beş bombardıman uçağının tahmini yerine varıldığında alınan bir sinyal bir müddet sonra aniden yok oldu. Aynı gün birkaç saat içinde altı uçağın kaybolmasından sonra tarihin en büyük arama çalışmaları başladı. Fakat uçaklara ait tek bir parça bile bulunamadı.
Bermuda üçgeninin sırrı çözülmüş fakat herşeyi henüz tam olarak bilinememektedir. İleriki yıllarda “Bermuda Şeytan Üçgeni” olarak bilinen bölgenin, halen yapılmakta olan araştırmaların ışığında herşeyinin öğrenileceğini düşünüyorum.
Bermuda şeytan üçgeniyle ilgili aşağıdaki belgeseli izlemenizi tavsiye ederim:

Bu bilgiler Bilgiustam'dan alınmıştır.

30 Mart 2015 Pazartesi

Kitap Nasıl Yazılır ve Nasıl Yayınlatılır?


Kitap yazacak olan kişinin öncelikle yazma konusunda yeterli bilgiye sahip olması gerekir. Bunun temel kuralıda çok okumaktan geçmektedir. Bir insan ne kadar çok kitap okursa o kadar düzgün konuşur ve en az o kadar düzgün yazabilmektedir.Yazdığımız kitabı yayınlatmak için öncelikle kitabın bitmiş olması, dipnotlarının ve kaynaklarının belirlenerek yayınevine ulaştırmak gerekir. Bunu direk elden yada yayınevinin web adresinden gerçekleştirebiliriz.
Kitap sahibi ve yayınevinin arasında klasik sözleşmeler vardır. Bu sözleşmeler yayınevinin hukuk bürosuna hazırlattığı sözleşmelerdir. Bu sözleşmede dağıtım ve yayın hakkını yayınevine verdiğinizin kanıtıdır. Her sözleşme yapılan kitap hemen basıma gitmeyebilir. Çünkü zaman doğru olmayabilir yada sıra olamayabilir.Öncelikle kitap yayın kurulundan onaylanmalıdır. Daha sonraki süreçte yazar ve yayınevi arasında anlaşma olmalı, hangi zamanın uygun olduğu ortak kararla belirlenmelidir.
Yayınevleri, yayınlayacağı kitapları yayınevinin bakış açısına göre değerlendirir. Hangi konularda öne çıkmak istediği önemlidir. Örneğin din kitapları yayınlayan bir yayınevi kişisel gelişim kitabını kabul etmez. Tabiki de geniş bakış açısı olan yayınevleride vardır. Bunlar tek bir konuda yoğunlaşmazlar. Bunun için kitabınızı hangi yayınevine vereceğinizi düşünürken, yayınevinin bakış açısını, izlediği yolu öğrenmek gerekir. Bu da yayınlamış olduğu kitaplardan belli olacaktır.
Kitabın basım ve dağıtım masraflarını yayınevi karşılamaktadır. Bazı yayınevlerinde ise basım parası yazardan, dağıtım ve pazarlama masrafları yayınevinden karşılanabilir. Kimi kitaplarda ise sponsor bulunarak bu masraflar sponsor tarafından karşılanabilmektedir. Bu durum yayınevine bağlıdır. Kitabınızı yayınlatmadan önce iyi bir yayınevi bulmalı, ortak karar vermeli ve doğru zamanı belirlemelisiniz.
Yazar: Elif KAYGISIZ
Bu bilgiler Bilgiustam'dan alınmıştır.



Roman Yazmanın İncelikleri Nelerdir?

1- Yazmaya ne zaman başlayacağını bilmek,
2- Yazmaya nasıl başlamalısınız?
3- Motivasyonu korumak
4- Romanınızın basılıp yayınlanması
5- Romanınızın tanıtılması
Roman Yazmaya Ne Zaman Başlayacağınızı Bilmek
Herkesin içinde bir roman olduğu söylenir. Söylenenle kıyaslarsak çok az kişi roman yazma sürecine girer. Aslında, insanların bir çoğu ya roman yazmayı düşünüyor, ya roman yazıyor  ya da roman yazmayı hayal ediyor. Bundan dolayı eğer yazmak için güzel bir fikriniz varsa yabana atmayın,  hayallerinizi raflarda görebilme olasılığınız var.  İşte size nasıl başlayacağınıza ve sürdürebileceğinize dair öğütler…
Roman Yazmaya Hazır Olduğumuzu Nasıl Biliriz?
Roman yazmak en zor işlerden biri olmasına karşın ödülünü de fazlasıyla alacaksınız. Sizi fazlasıyla memnun edecektir. Çoğu Roman yazımını,  Maraton koşuculuğu , hamilelik ve doğumla karşılaştırır ( yolculık güçtür ama sonucu değerlidir). Aslında, roman yazmanın formülü, bir parça yetenek, bir parça fikir ve iki parça sürekliliktir.
Çoğumuz %100 roman yazmaya hazır olmamamıza karşın ilk cümleyi yazmadan önce düşünmemiz gereken şeyler vardır. İlk önce düşüncelerinizin hayata geçirilmesi için güçlü bir arzuya sahip olmalısınız. Geleceğin büyük yazarı olarak şöyle demelisiniz: “ ‘yapabilirim’ bir şey ifade etmez. ‘istiyorum’ bir şey  ifade eder. Daha fazlası için ‘yapmalıyım’.
İkinci olarak, yazma eyleminden zevk almalısınız. Ecet, yazmak zor olabilir , geciktirebilirsiniz ama bir gün bilgisayarınızın başına oturur ve yazmaya başlarsınız. Zevkli olmalı. Ne kadar büyük bir fikre sahip olduğunuzun ya da kitabınızı bir kitapçı vitrininde görme arzunuzun ne kadar güçlü olduğu önemli değildir. Eğer yazmayı sevmiyorsanız, bir roman asla gerçekleşemeyecek. Yazmak, zaman gerektiren bir iştir, hoşlanmadığınız bir şeyi yaparak neden kendinizi yoracaksınız?
“Eğer yazı yazmayı sıkıcı rutin bir iş olarak görüyorsanız, o zaman roman yazmak size göre değildir. İlk ve son olarak yazı yazma eylemini sevmeniz gerekir. Hatta forumda bile insanları etkilemek ve değişik yollarda düşündürmek için bir konu üzerine  yazarken yazmayı sevmeniz gerekir. İşte böyle yazı yazma yeteneğine sahip olabilirim.”
Üçüncü olarak, okumayı sevmelisiniz. Okumak iyi bir yazar olmanın anahtarıdır. Diğer yazarları okuyarak, neyin etkileyici neyin işe yaramaz olduğunu anlamaya başlarsınız. Hikayelerin  nasıl bir araya getirildiğini, karakterlerin nasıl oluşturulduğunu, mekanların nasıl tasvir edildiğini görürsünüz. Yeni kelimeler ve kendinizi ifade etme şekilleri öğreneceksiniz. Okumayan bir yazar müzik dinlemeyen müzisyene benzer.
Dördüncü olarak, sevdiklerinizden destek almalısınız. Yazı yazmak onlardan zamanınızı çalacak ve destek olmazlarsa, sizin yazıl yazmanız onları kızdıracak. Bunu ailenizle konuşun. Ve eğer bir eşseniz, bunu yapmak istediğinizi ve önemli olduğunu söyleyin. Yazdıklarınızı okuyan gönüllüler olabilirler. Onları da bu işe dahil edebilirsiniz böylece.
Son olarak, kitabınızı hayata geçirmeye ayırcağınız zamanı planlamalısınız. İdeal olanı, şaheserinizi ortaya çıkarmak için her gün bir saatinizi ayırmalısınız, ancak gerçek hayat yazı yazmanızı kötü etkileyip bunu imkansızlaştırabilir.

Bir roman yazmaya nasıl başlamalı
Tamam, böylece siz yazı yazma reçetesine sahipsiniz ve başlamaya hazırsınız. Nereden başlamalı? Bu sorunun tek bir cevabı yoktur. Bazı yazarlar küçük bir fikirle, romanı kafalarında tamamen tasarlayarak başlarlar. Başka değişik yollar da vardır, sizin için en iyi olabilecek.

Romanınızın Bir Taslağını Yapın
roman yazmak ile ilgili görsel sonucuKitap yazan çoğu kişi, ve başarılı yazarlar yazma sürecine girmeden önce kitaplarının bir taslağını yaparlar. Bu taslak onlara ilk kelimeyi yazmadan önce hikayeyi meydana çıkarmalarını, karakterlerini geliştirmelerini, hikayelerinin işe yarayıp yaramayacağını öğrenmelerini sağlar. Taslağın avantajı, zaman alan bir işe girişmeden önce hikayenizi kurmanıza yardımcı olur. Yazı yazmaya başlamadan önce problemler fark edilip kolayca düzeltilebilir. Taslak bit karakter eklemek, tansiyonu  yükseltmek ya da karakteri daha inandırıcı yapmak için kolayca değiştirilebilir.
Taslaklar yararlı olmasına karşın, süreç olmasına izin vermeyin. Bir taslağa ne kadar baktığınızın önemi yoktur, yazı yazmaya başlamadan önce bir problemle karşılaşmayabilirsiniz ya da karakterleri çok iyi tanıyamazsınız.
Bazı yazarlar karışık bir yaklaşım tercih ederler. Karakterleri hissetmek için bir iki bölüm yazdıktan sonra taslak oluştururlar ve daha sonra yazmaya devam ederler.
En sonunda, taslak yaparak ya da yapmayarak yazma sürecine başlamaya karar vermek size bağlıdır. Stephen King taslaklardan uzak durur ve hikaye planıyla karakterlerin doğal olarak gelişmesine izin verir. Bu metot sizin işinize yarar mı? Kim bilir, yazmaya başlayarak bunu keşfedeceksiniz.
En önemli şey yazı yazmaya başladığınız andır. Taslak ise bir araçtır, eğer işe yararsa kullanırsınız yoksa kullanmazsınız.

Roman yazmak İçin Motive Olmak Gerekir
Bir kere roman yazmaya başladınız mı, yaptığınız işe odaklanmanız ve kararlılığınız anahtardır. Roman yazımındaki zamanın uzunluğu, yazı tarzınıza ve kendinizi adadığınız süreye bağlıdır. Bazı yazarlar üç ayda bazıları ise üç yıldqan daha uzun bir sürede bitirebilirler romanlarını.
Motivasyonunuzu korumanın bir yolu da, yazma sürecinde diğer yazarların size yol gösterici desteğini almaktır. Onlar size yazım sırasında tıkandığınız zaman yardım edebilirler. Yörenizdeki bir yazar grubuna katılın. Ya da insanlarla bir araya gelme imkanınız yoksa internetteki yazar gruplarına katılabilirsiniz.

Bu bilgiler Romanyazmasanatı bloğundan alınmıştır.

25 Mart 2015 Çarşamba

Biraz Hüzün...




Kimsenin konuşmadığı, bir dil gibiyim…

Kimsenin inanmadığı ,bir deli…
Yazarının bile ,okumadığı bir kitap…
Hiç çalmayan, bir şarkı…
Hiç sorulmayan, bir soru gibiyim…...
Kalabalıklar içinde, varım ama, yok gibiyim….''
Murathan Mungan‬


En çok Satan Kitaplar !!!





Bu bilgiler Kitap Radikal'den alınmıştır.

Ahmet Ümit Kimdir?

Pek çok kişiye göre polisiye roman türünde ülkemizdeki yol göstericilerden biri olan Ahmet Ümit Gaziantep’’te 1960 yılında dünyaya gözlerini açmıştır. Kilim tüccarı bir babanın evladıdır. Küçük yaşlardan itibaren kendisine zerk ettiği sol görüş ve düşünüş biçiminden dolayı liseyi memleketi Gaziantep’’te değil de, Diyarbakır’’ın Ergani ilçesinde bitirmek durumunda kaldı. Üstelik bu sürgünde yalnız değildi, yanında yirmi dört arkadaşı daha vardı. Ergani yıllarından sonra 1979 yılında Marmara Üniversitesi’’ne gelerek kamu yönetimi okumaya başladı. Ümit, burada tanıştığı eşi Vildan Hanım’la evlendi ve Gül adında bir kızı bulunmaktadı.
6332_beyografi-image(1)Yazar, yediden yetmişe pek çok kişinin takdirini kazandığı romanlarını yazmadan yıllar önce, Rusya’ya komünizmi öğrenmek ve eğitim almak amacıyla gitti. Rusya’’da Sosyal Bilimler Akademisi’nde okurken eline aldı kalemi ve ilk şiirlerini yazmaya başladı. İçinde bastırdığı ülke özlemi ve eşi Vildan Hanım’a duyduğu derin aşkı şiirlerine yansıtarak yazım hayatına başladı. Yazım hayatı aynı zamanda onun siyasi kimliğini de bırakmasına vesile olmuştu. Artık o, sadece siyasette olmasa da edebiyatta pek çok kişinin takdirini kazanacak olan bir edebiyatçı adayıydı. İlk kitabı, ilk göz ağrısı olan şiirleri ile donatılmış “Sokağın Zulası” isimli şiir kitabıydı. Yazar, edebiyat hayatına adım atmıştı atmasına ama tanınmadığından dolayı kitapları raflardan eksilmeye başlamamıştı henüz. Bu yüzden Ali Taygun ile birlikte bir reklam ajansı çalıştırmaya başladı. Aynı arkadaşı ona edebi konularda da danışmanlık ediyordu; polisiye roman yazması konusunda ısrarcı olmaya başladı. Böylece ünlü yazarın ikinci kitabı olan “Çıplak Ayaklıydı Gece” ortaya çıktı. Hem de tam arkadaşının istediği gibi, polisiye türünde. Aynı zamanda dünyaca ünlü polisiye yazarlarının tanıtımını da üstlenerek, inceleme yazıları ile Türk okuyuculara usta kalemleri tanıtma işini de üstüne aldı. Türk tarihini de romanlarının içine katarak eserlerinde derinliği artırırken, okuyucunun da heyecan dozunu yükseltiyor. Bu heyecanı polisiye roman türünde yurt dışına taşıyan ilk Türk yazar olma onurunu da üzerinde taşıyan Ümit’’in “Sis ve Gece” isimli eseri Yunanca’ya çevrilmiş ve Yunanistan’’da satışa sunulmuştur.



Günümüzde usta yazarın yirmi üç basılı eseri bulunuyor. Çoğunluğu polisiye türünde romanlar olsa da, Ümit, çocuklar için masallar yazmayı da ihmal etmiyor. “Masal Masal İçinde” isimli kitabı hem erişkinlere hem de çocuklara yönelik bir kitaptır.
Bu bilgiler Bilgiustam'dan alınmıştır.


Hangi Ekitap Okuyucu ?!?

Kitap Okumak… büyük bir keyif , ben kitabın sayfalarını karalamayı notlar yazmayı… arkaya kıvıra kıvıra okumayı, hatta kitaplığıma hepsini tek tek dizmeyi onları aksessuar olarak evimde tutmayı severim…

…ama teknolojiye ayakta uydurmak lazım değilmi 
O yüzden sizlerle bugün 12 farklı ebook readerleri tanıtmak ve incelemeleri/detayları aktarmak isterim…

  © Pearl



12. Pearl EBX 720 Touch
Fiyatı uygun ve buna rağmen Full Color , kullağa hoş geliyor… Maalesef o kadarda değil.
TFT Monitöre sahib olan EBX 720 nin ekranı çok karanlık bir görüntüye sahib ve maalesef dışarda fazlasıyla yansıtmaya neden oluyor. Sonuç çok kullanışlı değil, onun haricinde’de tepki verme süresi çok zayıf… Artık gerisini siz düşünün…

  • 17,8 cm-TFT-Renkli Ekran (7"), 800 x 480 Pixel
  • eBook-Format, PDF, HTM, HTML, ePUB,JPEG, BMP, GIF, MP3, AAC, OGG, WMA, WAV, AC3, RM, RMVB, AVI, MP4, MOV, 3GP, MKV, VOB, MPG, MPEG
  • Dahili Hafıza: 4 GB
  • Harici hafiza imkanı 32 GB: per microSD- veya microSDHC-Kart
  • Li-Po-Akku 2000 mAh: 7 Saat eBook
  • Boyut/Ağırlık : 187 x 122 x 11 mm, nur 295 Gramm

 © Trekstor 

11. Trekstor Pyrus mini
Evet zannedersem ucuza bir ürün üretelim derken ihtiyacımız olan herşeyi kısmış bulunuyor üretici, küçüçük ve ek  aydınlatmasız bir Ekran. Standart Kitapları okumayı engellemiyor tabiki Pyrus cihazımız ama komplike görüntülerde sıkıntı yaşamanız olası bir durum. Ayrıca Menüsü oldukça zor anlaşılır ve kullanım sırasında sıkça reset atma durumunda kalınıyor… Kararı size bırakıyorum….


Ekran: 4.3" (10,9 cm), 600 x 800 Pixel (230 dpi)
Boyut/ Ağırlık: 128 mm x 85 mm x 9 mm,  111 Gramm
Ebook Format: ePUB ve PDF (inkl. Adobe® DRM), TXT, FB2, RTF, PDB, JPG, GIF, BMP ve PNG 
Dahili Hafıza: 2 GB (2.000 eBook)
Harici Hafıza: 32 GB imkanı. (microSD-/microSDHC)
Sarj dayanıklılığı: Li-Polymer-Akku (1 -2 hafta)


 © Pocketbook 



10. Pocketbook 515 mini
Küçük ve çok hafif 128 gr., okadar küçükki Pantolon cebinize bile sığıyor.
Ekran Kalitesi iyi ekitaplarınızı rahatlıkla okursunuz ama sayfa çevirme hızı biraz yavaş, ek aydınlatması yok maalesef. Kötü olan WPA2 Koruması dolayısı ile her WLAN’a bağlanamıyor.

Ekran: 5″ (220ppi) ,Ekran 600 x 800 Piksel
Boyut/ Ağırlık: 142x100x7,2 mm 130 g
Ebook Format: PDFPDF (DRM), EPUBEPUB(DRM), DJVU, FB2, FB2.ZIP, DOC, DOCX, RTF, PRC, TCR, TXT, CHM, HTM, HTML,Jpeg, BMP, PNG, TIF
Dahili Hafıza: 4 GB
Harici Hafıza: Micro USB
Sarj dayanıklılığı: 1 Ay

 © Amazon 


9. Amazon Kindle
Ucuz ama kullanışlı bir Ekitap okuyucusu istiyorsanız Amazon Kindle tam size göre , maalesef onunda bir aydınlatma tuşu yok ve ekranı 800x600pixel ama yinede yazı görüntü kalitesi iyi sadece resimlerde görüntü kalitesi zayıf.  Kullanımı Tuşlar üzerinden yapılıyor alışana kadar biraz zorlayabilir.

Ekran: 7 ” IPS dokunmatik, 1024 x 600 piksel çözünürlük 169 ppi, 16 milyon renk
Boyut/ Ağırlık: 7.5 “x 4.7″ x 0,45 “(190 mm x 120 mm x 11,4 mm) , 413 gr.
Ebook Format: Kindle (AZW), TXT, PDF, korunmasız Mobi, PRC özgün, Sesli (Sesli Geliştirilmiş (AA, AAX)), DOC, DOCX, JPEG, GIF, PNG, BMP, DRM korumasız  AAC, MP3, MIDI, OGG, WAV MP4, VP8.
Dahili Hafıza: 8GB dahili. 80 uygulama kurulumuyla beraber 10 film veya 800 şarkı veya 6,000 kitap için yeterli .
Harici Hafıza: ---
Sarj dayanıklılığı: Wifi kapalı halde  8 saat kadar sürekli okuma ya da 7.5 saat video oynatma. Pil ömrü, internette içerik tarama ve indirme, kablosuz bağlantı kullanımına bağlı olarak değişecektir.


  © Pocketbook

8. Pocketbook Touch Lux 2
Sayfa Çevirmek ve boyut büyütme/küçültme fonksiyonları biraz yavaş ilerliyor ama bu daha çok pdf den okunan kitap/dosyaları etkiliyor. Touch 2 hem direk ekrandan hemde tuşlar ile hakkimiyet sağlmakata yardımcı oluyor.

Ekran: 6″ Pearl-E-Ink-Display , 758x1024 piksel
Boyut/ Ağırlık: 175 x 114,5 x 9,5 mm, 198gr.
Ebook Format: EPUBPDF, DJVU, FB2, FB2.ZIP, DOC, DOCX, RTF, PRC, TCR, TXT, CHM, HTM, HTML,JPEG, BMP, PNG, TIFF,MP3
Dahili Hafıza: 4 Gbyte SSD
Harici Hafıza: microSD-Kart (max. 32 Gbyte)
Sarj dayanıklılığı: ---

  © Sony

7. Sony PRS-T3
Sony Ekitap hakkimiyeti konusunda şu an en iyisi, farklı farklı görüntü şekli mevcut.
Bununda hem Tuş hemde ekrandan kullanma gibi bir özelliği mevcut. Sarjı gerçekten çok uzun dayanıyor 13.600 Sayfa kadar ve kullanım, sayfa çevirme hızı oldukça iyi.

Ekran:  6-inç 758 x 1024 piksel e-mürekkep teknolojisi (16-seviye gri tonlama)
Boyut/ Ağırlık: 109 x 160 x 11.3 mm boyutu ve 200 gram.
Ebook Format:  ePub, PDF, FB2 ve TXT 
Dahili Hafıza:  2GB
Harici Hafıza: microSD-Kart (max. 32 Gbyte)
Sarj dayanıklılığı: 600 sayfa

  © Kobo

 6.  Kobo Aura
Bu Ürünümüzün en önemli özelliği oldukça çok formatı okuyabilmesi ve yazı boyutlarında oynamalar sağlaması bu tabiki okuma sürecinin oldukça keyifli hale getiriyor. Biraz reaksiyon hızı zayıf . Aydınlatma özelliği de var. Sarjı yaklaşık 7000 sayfalık bir okuma serüvenine dayanır. Ekran Kalitesi harika.


Ekran:  6-inç 
Boyut/ Ağırlık: ---
Ebook Format: EPUB, PDF, ve MOBI, PEG, GIF, PNG, ve TIFF,TXT, HTML, XHTML, ve RTF
Dahili Hafıza:  4GB
Harici Hafıza: microSD-Kart (max. 32 Gbyte)
Sarj dayanıklılığı: 2 aydan fazla

 © Telekom, Weltbild, Bertelsmann, Hugendubel, Thalia

5. Tolino Shine (Rev.2)
6 Ekran Touchscreen olan Toline Shinein 1024x758 Pixel görüntü ekranı var.Böylece diğer Ebooklara göre yazılar daha keskin ve net görünüyor.Oldukca fazla format okuyabilen Ürünümüz bazen sırf biraz yavaş olduğu için rahatsızlık verebiliyor.


Ekran:  6-inç , 1024x758 piksel
Boyut/ Ağırlık: 183 Gr
Ebook Format: ePub, TXT ve PDF
Dahili Hafıza:  2GB
Harici Hafıza: microSD-Kart (max. 32 Gbyte)
Sarj dayanıklılığı: 7 hafta 

  © Kobo

4. Kobo Aura HD
Aura HD’nin Ekranı oldukça büyük ve Kaliteli bir görüntü sağlaması en büyük özelliklerinden biri ama maalesef diğer ekitap okuyucularına göre daha ağır . Sarj dayanıklılık süresi oldukça uzun 12.000 sayfa kadar.


Ekran:  6,8" WXGA+ Pearl E Ink, ClarityScreen+: 265 dpi, 1440 x 1080
Boyut/ Ağırlık: 175,7 x 128,3 x 11,7 mm, 240 g
Ebook Format: EPUB, PDF, MOBI,JPEG, GIF, PNG und TIFF,TXT, HTML, XHTML, RTF,CBZ ve CBR
Dahili Hafıza:   4GB
Harici Hafıza: microSD-Kart (max. 32 Gbyte)
Sarj dayanıklılığı: 2 AY

 © Amazon


3. Amazon Kindle Paperwhite
Keskin bir görüntü, aydınlatma fonksiyonu ve kolay kullanımı zannedersem Paperwhite beklediğimiz herşeye sahib. Reaksiyon süresi hızlı olmasıda ayrıca mutluluk veriyor sarj dayanıklılık süresi oldukça uzun aydınlatmaya rağmen 5000 sayfa kadar…
Yetmiyormuş gibi 3G funksiyonuda bulunuyor, daha ne istenir.

Ekran:  6", E-Ink Carta, 1024x758 Piksel
Boyut/ Ağırlık: 169 x 117 x 9,1 mm, 206 g
Ebook Format: Kindle Format 8 (AZW3), Kindle (AZW), TXT, PDF, unprotected MOBI, PRC natively; HTML, DOC, DOCX, JPEG, GIF, PNG, BMP through conversion
Dahili Hafıza: 2GB
Harici Hafıza: yok
Sarj dayanıklılığı: 8 Wochen

 © Telekom, Weltbild, Bertelsmann, Hugendubel, Thalia

2. Tolino Vision 2
Hafif ve Keskin bir görüntü, istenilen herşey Tolino Vision 2 ‘de mevcut kolay bir kullanım ve uzun Sarj dayanıklılık süresi…


Ekran:  6" Shine Display, 1024 x 758 Piksel
Boyut/ Ağırlık: 163 x 114 x 8,1 mm183g
Ebook Format: ePub, PDF, TXT
Dahili Hafıza:  2GB ve 4 GB olarak satılıyor
Harici Hafıza: microSD-Kart (max. 32 Gbyte)
Sarj dayanıklılığı: 7 hafta

 © Amazon

1.Amazon Kindle Voyage
Kindle Voyage Pahalı ama bir okurun aradığı tüm özelliklere sahib, hatta en yüksek kalite ile sunan bir ekitap okuyucusu,  rahatsızlık veren tek şey oldukça Amazona bağlı çalışıyor.


Ekran:  6" ,E-Ink Carta, 1072 x 1448 px 300ppi
Boyut/ Ağırlık: 16,2 x 11,5 x 0,8 cm, 180 g
Ebook Format: AZW, AZW3, MOBI, PDF, PRC, TXT
Dahili Hafıza: 3 GB
Harici Hafıza: yok
Sarj dayanıklılığı:6 hafta


Umarım bu bilgilerle size az'da olsa yardımcı olabilmişimdir. :-)
Sonuç olarak ben hangisini alacağıma daha karar veremedim...