26 Kasım 2015 Perşembe

Karnabahar Pizza - Harika ötesi ve çooook sağlıklı :-)






1 orta boy karnabahar 
1 yumurta
Kaşar peyniri (rendelenmiş) 
Domates püresi 
Taze fesleğen 
Karabiber 
Tuz 
Karnabaharı ortasından ayırın ve orta kısmı hariç tüm karnabaharı rondoya atıp çekin. Ufalanmış olan karnabaharı yağlı kağıda dökün ve 180 derece fırında 10 dakika pişirin. Hafif pişen karnabaharı bir kaseye boşaltın. Yumurta, 3/4 bardak kadar kaşar peyniri, tuz ve karabiber ile karıştırın. Hazırladığınız harcı tekrar yağlı kağıda serin ve yuvarlak bir form verip üzerini düzeltin. 200 derece fırında 15-20 dakika pişirin. Karnabahar tabanı henüz sıcakken üzerine domates püresi, fesleğen ve peynir ekleyin ve fırına verin. 180 derecede 10-15 dakika pişirin. Afiyet olsun.

'Özgürlük Anıtı Aslında Müslüman Bir Kadın Olarak Tasarlandı' İddiası


ABD'de çok sayıda müze ile araştırma merkezini bünyesinde bulunduran ve Federal Hükümet tarafından yönetilen Simithsonian Enstitüsü'nün dergisinde ilginç bir tarihi iddiaya yer verildi. Dergide Erin Blakemore imzasıyla yer alan makalede, Özgürlük Anıtı'nın ilk halinin başörtülü Müslüman bir çiftçi kadın olduğu öne sürüldü.

'Özgürlük Anıtı Aslında Müslüman Bir Kadın Olarak Tasarlandı' İddiası
Anadolu Ajansı'nın haberine göre makalede, Özgürlük Anıtı'nın Fransız Frederic-Auguste Bartholdi tarafından Süveyş Kanalı'nın girişindeki Port Said'e konulması için planlandığı ve 14.6 metre yüksekliğindeki kaide üzerinde 26 metre yüksekliğinde başörtülü Mısırlı çiftçi bir kadın heykeli olarak tasarlandığı belirtildi.

Hidiv İsmail Paşa maliyeti nedeniyle projeyi reddetmiş...

Hidiv İsmail Paşa maliyeti nedeniyle projeyi reddetmiş...
Heykelin ilk modellerinin de 'Mısır, ışığı Asya'ya taşıyor' adıyla anıldığı ifade edilen makalede, Hidiv İsmail Paşa'nın maliyeti nedeniyle projeyi reddettiği, Bartholdi'nin de daha sonra projesini bugünkü Özgürlük Anıtı'na çevirdiği kaydedildi.

Özgürlük Anıtı, Fransa tarafından 100. kuruluş yıl dönümü anısına ABD'ye hediye edilmişti...

Özgürlük Anıtı, Fransa tarafından 100. kuruluş yıl dönümü anısına ABD'ye hediye edilmişti...
Özgürlük Anıtı, Fransa tarafından 100. kuruluş yıl dönümü anısına ABD'ye hediye edilmiş ve 28 Ekim 1886'da New York Limanı'nın girişindeki Özgürlük Adası'nda açılışı yapılmıştı.

Aslında bu iddia daha önce Murat Bardakçı tarafından 2004 yılında ortaya konmuştu...

Aslında bu iddia daha önce Murat Bardakçı tarafından 2004 yılında ortaya konmuştu...
Heykelin, Süveyş Kanalı’nın Akdeniz’e açıldığı yere dikilmek üzere Mısır Hidivi Said Paşa'nın siparişi üzerine yapıldığı ve masrafların bir kısmının Osmanlı Sultanı Abdülaziz tarafından ödendiği iddiası 2004 yılında tarihçi Murat Bardakçı tarafındanortaya konmuştu.

İddiaya göre yıllarca bir depoda beklemiş...

İddiaya göre yıllarca bir depoda beklemiş...
Söz konusu iddiaya göre sipariş edilen heykel tamamlanmış ancak böylesine büyük bir heykelin dikilmesinin Müslüman halkta rahatsızlık yaratacağı endişesiyle Mısır’a dikilmesinden vazgeçildi ve heykel yıllarca Fransa’da bir depoda bekledikten sonra 1884’te ABD’ye hediye edildi.

3 Kasım 2015 Salı

Asıl deli kimdir acaba ? Bursanın akıllısı Deli Ayten :)

Deli Ayten (Ayten Şenaşık)

 23 yıl önce Bursa’da Deli Ayten adında bir kadın yaşardı. Omzuna bir davul takar, eline bir cümbüş alır, koluna rengarenk çantalar takar, sabahtan akşama kadar o çarşı senin, bu pazar benim dolaşıp dururdu. Esnaf onu çok severdi. Yaz gelip de Bursa’lılar sahillere ya da sayfiyeye çekildiğinde çarşılarda işler durur, baharın curcunasının yerini derin bir eski zaman sessizliği alırdı. İşlerin kesat olduğu bu ıssız zamanlarda Kapalıçarşı’nın girişinden bir davul sesi duyulurdu önce. Herkes Deli Ayten’in geldiğini anlardı böylece. Can sıkıntısı yerini neşeye bırakırdı ansızın. Ayten önce davulunu çala çala bir uçtan diğerine geçerdi çarşıyı. Sonra da geldiği yoldan cümbüşünü inleterek geri dönerdi. Nerede mola verirse oraya nur yağardı.
 Kapıların önüne yığılan esnaf, “Ayten hanım buyurmaz mısınız?” diye önüne çıkar, Deli Ayten’i dükkanlarında ağırlamak için birbirleriyle yarışırlardı. Önünde bel kırıp reverans yapanlar da olurdu, amuda kalkanlar da.

 Ayten kibirle bakardı olup bitenlere. Bazen sinirlenir, “Ne o ? Kız Yakup gibi kıvırıp duruyorsunuz, hoppalık yapıyorsunuz!” diye azarlardı esnafı. Sonra da gönlü hangi kapıda durmak istiyorsa o dükkanın önünde mola verirdi. Deli Ayten’in konakladığı dükkanda bereketin kilidi açılmış olurdu. Çayını kahvesini içerken davulunu tımbırdatıp cümbüşünü çalar, ardından kalkıp başka bir dükkana uğur ve bereket getirmek için harekete geçerdi.
 Ayten Bursa’da bütün delilerin kraliçesiydi, Bursalılar için Deli Ayten tam bir efsaneydi. Sokaklarda yürüdüğü zaman insanlar onu karşılamak için evlerinden çıkar, mahalleden ayrıldığında alkışlayarak uğurlarlardı. Arkasında daima çocuklardan oluşan uzun bir kuyrukla dolaşırdı.
 Her mahallenin bir delisi vardı kuşkusuz ve bu deliler mahalleyi babalarının malı gibi görürlerdi. Hanedanlık alanlarına başka delilerin sızmasından da hiç hazzetmezlerdi. Ama Ayten’in delilerüstü bir kimliği vardı. O bütün delilerin tartışılmaz kraliçesiydi. Bursa’nın delileri, her yıl hıdrellez haftasının pazar günü Deli Ayten için bir çeşit takdis töreni düzenlerdi. Henüz ufuk ağırmamışken deli Ayten, Kızyakup mahallesindeki derme çatma evinden yola çıkardı. O gün en güzel elbisesini giyer, en şık çantalarını koluna takar, en kırmızı rujuyla dudaklarını boyardı. Bir iki gün öncesinden temizlediği davulu ve parlattığı cümbüşü de yanında olurdu tabii ki. İlk kendi mahallesinden başlardı festivaline. Meydana gelir, davuluna üç kere vururdu. Mahallede yaşayan iki deli çıkagelir deli Ayten’in ardında yerlerini alırdı. Sonra hep birlikte ikinci mahalleye yürünürdü. Yine üç kez tokmak davula vurulur, oranın delisi de gelip konvoya katılır, böylece 15 mahalle dolaşılırdı. Bursa’nın akıllıları derin uykularındayken bursalı deliler Ayten’in ardında ayinlerini yapardı. Ayten, ardında 15-20 kişilik bir deli tümeniyle sokakları dolaştığında Bursa’lılar uyanıp camlara dökülür, konvoya alkışlarla tempo tutarlardı. Deli Ayten ve tebaası dönüp dolaşıp ikindi vaktine doğru, kraliçelerinin tenekeden şatosunun bulunduğu Kızyakup mahallesi’ndeki müzisyenler kahvesi’nin önüne gelirdi. burada onları müzisyenler, darbukalar, davullar, kemanlar ve kanunlarla grubu karşılardı. Sazlar çalar, kızlar oynar, akşam da evli evine köylü köyüne giderdi.

Gerçek Deli Ayten Kimdi?

 Türlü çeşit tevatür dolaşırdı Deli Ayten hakkında. Kimisi çok zengin bir İstanbul’lu ailenin kızı olduğunu, çok gençken kafayı sıyırıp Bursa’ya geldiğini söylerdi. Bazıları onun Selanik’ten göç eden bir ailenin çocuğu olduğunu, annesini babasını bir yangında kaybettikten sonra yapayalnız kaldığını anlatırdı.
 Bursa’da Deli Ayten hakkında çok sayıda insanla konuştuk. Ahalinin büyük kısmının mutabık kaldığı asıl hikaye yine Kızyakup mahallesinde başlıyor. Adı soyadı: Ayten Şenaşık. Çocukluğunda ateşli hastalıklarla boğuşmuş. 16-17 yaşında genç bir adama aşık olmuş. Kendisinden beş altı yaş büyük olan Cümbüş Hasan (Bayındıroğlu) da sevmiş Ayten’i. Ama ailesi çok içki içiyor, gece alemlerinde kendini kaybediyor diye kızın sevdiği adama kavuşmasına engel olunca, yanıp tutuşan Ayten, yemeden, içmeden, uykudan kesilmiş. Sonunda Hasan’a kavuşmuş ama artık çok geç. İşte bu dönemde açılıyor gerçeklikle aklı arasındaki mesafe. Tüm böyle hikayelerde olduğu gibi, tabip tabip dolaşıyorlar. Sonunda bir doktor, “Sevdiği adama kavuşursa belki düzelir” diye tavsiyede bulunuyor ailesine. Altı yılın sonunda rıza gösteriyorlar evlenmelerine. Ama iş işten geçmiş, Ayten ile gerçek dünya arasında açılan mesafe bir türlü kapanmıyor. Alkolizmin derinliklerinde kaybolan Cümbüş Hasan da zaten bir gün evi terk edip gidiyor.
 Ayten de kocasından kalan cümbüşü eline alıp, davulu boynuna takıyor, sokak sokak dolaşıp Hasan’ı arıyor. Birkaç yıl sonra Hasan hastalanıp ölünce defter tamamen kapanıyor. Ayten de kalan ömrünü sokaklarda tamamlıyor.
Kızyakup’taki kulübesinde 12 Mart 1992 günü ölü bulunan Ayten, ertesi gün Ahmet Dai Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Pınarbaşı’nda defnediliyor. Cenaze namazına 3 binden fazla Bursa’lı katılıyor. 2001’de, dönemin belediye başkanı Hilmi Şensoy’un girişimiyle mezarı granit kaplanıyor, mezar taşına davullu bir fotoğrafı konuluyor. Cenazesine 3 bin Bursa’lı katıldı
Osmangazi Belediyesi Kızyakup mahallesinde çöküntü alanı olan bir bölgeyi kamulaştırarak Kamberler Tarih ve Koordinasyon Parkı’nı inşa etti. İki sene önce ulusal bir yarışmada kazanan projenin uygulandığı parka aralarında Osman gazi, Orhan gazi, Ahmet Hamdi Tanpınar, Zeki Müren’in de bulunduğu ünlülerin büst ve heykelleri dikildi. Belediye başkanı Recep Altepe’nin önerisiyle Deli Ayten’in de parka dikilmek üzere bir heykeli yaptırıldı. Ama kaidesi ve çevre düzenlemesi bitmediği için henüz yerine dikilmeyen heykel Saadet Partisi Bursa Gençlik Kolları tarafından protesto edildi. O kadar ünlü Türk büyüğünün yanında deli bir kadının heykelinin ne işi var, dediler. Konu belediye meclisinde de gündeme geldi fakat başkan Altepe kararından geri adım atmıyor: “Deli Ayten’in Bursa’da yaşamış ve yaşı 30’u aşmış herkeste bıraktığı bir hikaye vardır. Bir trajedi kahramanı olmasına rağmen, her sabah etrafına neşe ve sevinç taşımış olan bir insandır Deli Ayten.” 2009 yılında Deli Ayten'in heykeli hak ettiği gibi dikilir;
 Bursa’da taşıdığı birden fazla çantayla, cümbüş ve davul çalarak gezen Deli Ayten'in heykeli, ölümüne kadar yaşadığı roman mahallesinin kentsel dönüşümle park haline getirilen bölümüne dikildi. Mezarı Bursa’da olan Osmanlı’nın ilk 6 padişahının büstleri, kentin önemli bir değeri olan kılıç kalkanı sembolize eden heykel ve Osmanlı’nın yükseliş anıtının bulunduğu parkta, 1935 doğumlu Ayten Şenaşık’ın (Deli Ayten) heykeli de yer alıyor. 
- (Alıntıdır)